22 Eylül 2008 Pazartesi

Bülent Arınç'tan akpli çiftçiye azar

Manisa'da parti toplantısında konuşması esnasında şikayetlerini dile getiren akpliçiftçi Arınçtan beklemediğibir şekilde azar işitti.Akp'li isen akpli gibi davran diye çıkışan Arınç çiftçiyi bir güzelazarladı.

Windows 7'den son görüntüler-VİDEO

Microsoft'un Vista'dan sonraki işletim sistemi olacak Windows 7 versiyonuna ait görüntüler internete sızmaya devam ediyor.
Windows 7'ye ait olduğu iddia edilen son görüntüler arasında yeni sürümün başlat menüsü, denetim masası, paint, hesap makinası gibi görüntüler yer alıyor. Genel görüntü açısından Vista'ya benzerliği ile dikkat çekse de, Microsoft'un Windows 7 üzerinde gerekli değişiklikleri yapması için önünde uzun bir süre bulunuyor. Fotoğraflar ile ilgili Microsoft tarafından ise henüz bir açıklama yapılmadı.
Windows 7'nin 2009 yılı içerisinde piyasaya çıkması bekleniyor.

Nefes kokması hastalık habercisi

Halk arasında 'ağız kokusu' olarak bilinen nefes kokusu, yetişkinlerin bir çoğunda ömürlerinin bir bölümünde ya da sürekli olarak görülüyor.

Ağız kokmasının çocukluktan başlayan bir rahatsızlık olmadığını belirten uzmanlar, ağız kokusunun, kişinin sosyolojik ve psikolojik hayatlarını olumsuz etkilediğini söylüyor. Özellikle ergen yaşlarda nefes kokmasıyla birlikte ses kısıklığı, yutma güçlüğü, kulağa vuran ağrı, ağızdan kan gelmesi ve boyunda sislik şikayetlerinin biri veya birkaçının birlikte ortaya çıkması halinde 'tümör' ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu sorunun altında önemli hastalıklar olabilecegine dikkat çeken uzmanlar; "Ağız kokusu şikayeti olan hastaların mutlaka kulak burun bogaz muayenesinden geçmesi gerekir. Çünkü şikayetin nedeni çoğunlukla bu bölgelerden kaynaklanmaktadır" uyarısında bulunuyor.

Uzm. Dr. Mustafa Yalçın, sinüzitin yüz kemiklerinin içindeki boşluklarda bulunan müzmin iltihap olduğunu, sarı-yeşil ve kıvamlı bir tür akıntının genize akmasına yol açtığını kaydetti. Bu geniz akıntısının iltihaplı oluşu hastanın nefesine hoş olmayan bir koku verdiğini anlatan Dr. Yalçın; "Öncelikle medikal yolla tedavi ediliyor. İlaçlar yoluyla bu iltihap giderilmeye çalışılıyor.

İlerlemiş sinüzit vakalarında ise akıntılı ilaçla tedavi olmadığı için endoskopik sinüs cerrahisine basvuruluyor. Ağız bölgesinde müzmin bademcik iltihapları 'mağma' denilen katı kıvamlı bademcik döküntüsüne yol açarak hastalarda ağız kokusu şeklinde kendini gösteriyor. Bademciklerin alınarak ya da 'coblator' denilen radyofrekans aleti ile buharlaştırlatarak sorun gideriliyor. Diş ve dişeti hastalıkları da ağız kokusuna yol açabiliyor." dedi.

Sorun, hekimler tarafından tespit edildikten sonra hasta konunun uzmanı olan diş hekimlerine yönlendirildiğini aktaran Yalçın, şöyle devam etti: "Mide ve bağırsak sistemi hastalıkları da ağız kokusu sorununa yol açabiliyor. Bu noktada 'reflü' adı verilen hastalığa dikkat çekmek gerekiyor. Bu hastalık midedeki asit içeriğinin özellikle geceleri yemek borusundan yukarıya hareketle mideden kaçak yapıp boğazın arka duvarını, ses tellerinin giriş yerini ve gırtlağı tahriş ediyor."

Uz. Dr. Mustafa Yalçın, bazı hallerde dil kökündeki mantar enfeksiyonlarının da ağız kokusuna neden olduğunu hatırlattı. Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Muayene sırasında özellikle esnek fiberoptik laringoskopla yapılan muayenede- dil kökü, yemek borusunun girişi, gırtlak ve ses telleri gözlemlenerek hasta ilgili birimlere yönlendiriliyor. Ağız kokusu sadece bazı basit hastalıklar nedeniyle oluşmuyor. Erişkin hastalarda gözlemlenen ve daha ciddi boyutlu durumlar söz konusu. Ağız, boğaz ve alt solunum yolları bölgelerinde tümöre bağlı bir nefes kokması probleminin başgöstermesi de mümkün."

Özellikle ergen yaşlarda nefes kokmasıyla birlikte ses kısıklığı, yutma güçlüğü, kulağa vuran ağrı, ağızdan kan gelmesi ve boyunda sislik şikayetlerinin biri veya birkaçının birlikte ortaya çıkması halinde 'tümör' ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizen Dr. Yalçın, bu kişilerin boğaz muayenesinden geçmesi gerektiğini söyledi.

Cep telefonu çocuklara zararlı


İsveçli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmada, cep telefonu kullanan çocuklarda beyin tümörü olasılığının 5 kat arttığı belirlendi.
Londra’da konuyla ilgili düzenlenen bir toplantıda sunulan bildiride, beyinleri ve sinir sistemleri hala gelişmekte olduğu için, 16 yaşın altındakilerin cep telefonlarının yaydığı radyasyona daha fazla maruz kaldıkları kaydedildi.
Daily Mail’in haberine göre bilim adamları, çocukların kafaları daha küçük ve kafatası kemiği daha ince olduğu için radyasyonun beyne daha kolay nüfuz ettiğini düşünüyor.
Araştırmanın önemli bir bulgusu da bir kişi cep telefonu kullanmaya ne kadar erken başlarsa beyninde tümör gelişme riskinin o kadar fazla olduğu. Orebro Üniversitesi Hastanesinden Prof. Lennart Hardell, 20 yaşın altında
cep telefonu kullanmaya başlayanlarda, glial hücrelerden gelişen, bir çeşit merkezi sinir sistemi tümörü olan "glioma" olasılığının 5 kat arttığını söyledi.
Birincil beyin tümörlerinin yarısını gliomaların oluşturduğu bildiriliyor. Prof. Hardell, evde kullanılan kablosuz telefonların da cep telefonları kadar riskli olduğunu, bunları kullanan çocuklarda glioma riskinin 4 kat
arttığını söyledi. 20 yaşın altında cep telefonu kullanmaya başlayanlarda iyi huylu olarak bilinen işitme siniri tümörü "akustik nöroma"nın gelişme riskinin de 5 kat arttığı kaydedildi. Araştırmacılar, cep telefonu kullanmaya 20’lerinden itibaren başlayanlarda ise glioma riskinin yüzde 50, akustik nöroma riskinin iki kat arttığını belirttiler.
Çocukların cep telefonuyla çok fazla haşır neşir olduğuna işaret eden bilim adamları, 12 yaş altındaki çocukların cep telefonunu sadece acil durumlarda kullanmaları tavsiyesinde bulundu.
New York Eyalet Üniversitesinden David Carpenter, cep telefonu kullanımı neticesinde gelecekte beyin kanserleri salgınıyla karşılaşılabileceğini söyledi.
Bu arada, İngiltere’de cep telefonlarının sağlık üzerindeki etkisiyle ilgili 90 bin kişiyi kapsayan bir araştırma yürütülüyor.

Milliyet

BloGGbUL hoşgeldniz

Selamlar,
en güzel blog yazıları burada