9 Ekim 2008 Perşembe

Bu bilgisayarın şifresini kırmak imkansız

Dünyanın, şifresi kırılamayan ilk kuantum şifreleme teknikli bilgisayar ağı, Avusturya'nın başkenti Viyana'da düzenlenen bir bilimsel konferansta tanıtıldı.

Viyana'daki 6 noktayla yakındaki Saint Pölten kentini 200 kilometre standart fiberoptik kablo kullanılarak bağlayan şebekede kullanılan quantum şifreleme tekniği, bugünün bilgisayar ağlarında kullanılan güvenlik sistemlerinden tamamıyla farklı bir uygulama.

Güvenlik için, dışardan girenlerin şifresini kırmalarının zor, ancak yeterli bilgisayar kaynağı ve zaman verildiğinde olanaksız olmayan karmaşık matematik uygulamaları yerine kuantum kuramının yasalarını kullanan kuantum sisteminin kullanıldığı güvenlik sistemine sızmanın olanaksız olduğu belirtiliyor.

Avusturyalı bilim adamlarının geliştirdiği bu sistem, aralarında Amerikan bilgisayar devi IBM ile dünyanın türlü üniversitelerinden konuyla ilgili araştırmacıların katıldığı konferansta tanıtıldı.

Euro banknotlarda gizli fahişeler!

Seks ticaretine karşı başlatılan bir kampanya çerçevesinde euro banknotlara 'gizli' fahişe resimleri yerleştirildi.

Ukrayna'da kadınları seks ticaretine kurban gitmemeleri için uyarmak amacıyla başlatılan bir kampanya kapsamında, üzerine fahişe resimleri yerleştirilen euro banknotları hazırlandı.

Gerçek banknotlardan ayrılamayacak kadar ustalıkla hazırlanan 'paralar', Avrupa'da yasadışı çalışmayı düşünen eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki kadınları ikaz etmek amacıyla hazırlandı.

Banknotlarda, üzerlerindeki kıyafetle hayat kadını oldukları apaçık görünen figürler, euroların arka yüzüne basılan Avrupa'nın belli başlı mimari eserlerine dayanmış halde resmedilmiş.

Resimle birlikte, Avrupa'da yasadışı çalışmanın gerçek bedeli hakkında mesajlar da veriliyor.

Seks ticareti, Ukrayna'da en önemli sorunları arasında yer alıyor. Geçen yıl Uluslararası Göç Organizasyonu tarafından hazırlanan bir raporda, 1991'den bu yana 117 bin Ukraynalının yasadışı işçilik ya da fahişeliğe zorlandığı ifade edilmişti. Bu rakamın eski doğu Avrupa ülkelerinde karşılaşılan en yüksek rakam olduğu belirtiliyor.

star/internet

ilahi

5 Ekim 2008 Pazar

Türkler en çok Amerikada para harcadı

Kredi kartları ile en fazla alışverişi kriz ülkesi ABD’de yaptık. Kart başına en fazla harcama ise 199 dolar ile İtalya’da gerçekleşti. Türkiye’ye gelen turistler arasında en yüksek harcama liderliği Almanlar’ın oldu


Yaz döneminde yurtdışında kredi kartını en fazla kriz ülkesi Amerika’da kullandık. Ağustos döneminde yurtdışına çıkan Türk vatandaşlarının ve Türkiye’ye gelen turistlerin MasterCard kredi kartları ile gerçekleştirdikleri işlemler analiz edildi. MasterCard tarafından açıklanan verilere göre haziran-ağustos döneminde Türk vatandaşları MasterCard kredi kartları ile en fazla harcamayı 474 bin 658 işlemle ABD’de gerçekleştirdi.

VANUATU’DA BİLE HARCADIK

TÜRKLER’İN yurtdışında kredi kartıyla en fazla harcama yaptıkları ülkeler sıralamasında ABD’yi İngiltere, Almanya, Fransa ve Kıbrıs izledi. Yapılan incelemede Türk vatandaşlarının Vanuatu (Büyük Okyanus’un Güney Batısı), Saint Kitts ve Nevis Federasyonu (Karayiplerde bir ada) ve Laos (Burma, Çin, Vietnam ve Kamboçya arasında) gibi adı pek duyulmamış ülkelerde bile MasterCard kredi kartları ile işlem yaptıkları belirlendi. İşlem başına harcama oranının en yüksek olduğu ülke ise İtalya oldu. Türkler İtalya’da MasterCard kredi kartları ile bir alışverişlerinde ortalama 199 dolar harcadı. İtalya’yı ise Fransa ve Rusya’da yapılan harcamalar takip etti.


Türkiye’de en çok Almanlar harcadı


HAZİRAN-AĞUSTOS tarihleri arasında Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin MasterCard kredi kartları ile gerçekleştirdikleri işlemlere bakıldığında, liderliği 333 bin 455 işlemle Almanlar elinde bulundurdu. Almanlar’ı ise İngiliz, Amerikan, Hollandalı ve Rus turistler izliyor. Veriler incelendiğinde Türkiye’nin Makao Adası (Çin’in güneyinde) ve St. Vincent ve Grenadinler Adası (Karayipler’de) gibi ülkelerden de turist aldığı gözleniyor. Türkiye’ye gelen yabancı turistler arasında, MasterCard kredi kartları ile en yüksek tutarlı işlemi Ruslar gerçekleştirdi. Ruslar’ın işlem başına harcama oranları 409 dolar. Ruslar’ı İsviçre’den ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen turistler takip etti.


Krize karsı tedbirliyiz


Başbakan Erdoğan, küresel krizin tüm açık piyasaları az ya da çok etkilediğini belirterek ‘Türkiye olarak küresel krize karşı son derece hazırlıklıyız. Tedbirlerimizi de aldık’ dedi


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta Türkiye-Türkmenistan İş Forumu’nda yaptığı konuşmada, ekonomik dalgalanmanın ABD ile sınırlı kalmadığını söyledi. Krizin tüm açık piyasaları az ya da çok etkisi altına aldığını ifade eden Erdoğan, ‘Türkiye olarak küresel krize karşı son derece hazırlıklıyız. Tedbirlerimizi de almış bulunuyoruz. Özellikle 1980 sonrasında Türkiye’nin, ortalama 3 yılda bir ekonomik krizlere sahne olması bize ciddi tecrübeler kazandırmıştır. Hükümetimiz döneminde çok köklü reformları hayata geçirdik’ dedi.

Finans ve mali sektörün yeniden yapılandırıldığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: ‘Özellikle bankacılık sektörünü çok sağlam temeller üzerine inşa ettik. Örneğin bu dönemde bankaların kredi noktasında herhangi bir geri dönüş sıkıntısı olmamıştır.’’ AB üyeliğinin Türkiye’nin tarihi hedeflerinden biri olduğunu dile getiren Erdoğan, iktidarları süresince bu hedefe yönelik somut adımlar attıklarını ve müzakereleri kararlı bir şekilde sürdürdüklerini belirtti. Erdoğan, Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasya’daki ihtilafların çözüme kavuşması için her türlü çabayı gösterdiklerini söyledi. AA


Doğalgaz hattı Türkmenistan ve Türkiye’yi daha etkin yapacak

BAŞBAKAN Erdoğan, Orta Doğu, Karadeniz ve Avrupa arasında enerji koridoru oluşturan, Karadeniz ile Orta Doğu’daki petrol ve doğalgazın batı ülkelerine taşınmasında Türkiye’nin en güvenilir güzergah olduğunu belirtti. Erdoğan ‘Türkiye, bölge ve dünyadaki en stratejik enerji üslerinden biri olacak. Türkmen doğalgazının Hazar boru hattı ile geçişinin sağlanmasının, Türkmenistan ve Türkiye’yi daha etkin bir konuma getireceğine inanıyorum’ dedi.

TÜRKLER SORUN YAŞIYOR

TÜRKİYE ile Türkmenistan’ın ticaret hacminin 700 milyon dolar olduğunu anımsatan Erdoğan, bu rakamı yeterli görmediğini kaydetti. Türk işadamlarının Türkmenistan’da sorunlar yaşadığını belirten Erdoğan, sorunlar arasında vize ve araç geçişlerinden alınan yüksek ücretin de olduğunu söyledi.

Anne adayları vitaminlere DİKKAT!


Anne adaylarının hamilelik döneminde kullandığı vitaminlerin takviyesinin ilerleyen dönemde bebeklerin astım hastalığına yakalanma olasılığını arttırabileceği belirtildi.

Sağlık Araştırmaları Sitesi’nde yer alan çalışmaya göre, doğacak bebekleri doğum kusurlarından korumak için yapılan vitamin takviyesinin ilerleyen dönemde bebeklerin astım hastalığına yakalanma olasılığını arttırabileceği belirtildi.

Hayvanlar üzerinde yapılan bir araştırmada folik asit, vitamin B12 ve çinkonun gebelerde takviye amacıyla önerilen dozlarının eşdeğerinin farelerde astım gelişimine neden olabileceği görüldü. Bu vitaminlerden zengin diyetle beslenen farelerin yavrularının bazı astım belirtileri gösterdiği gözlendi. Araştırmayı yürüten ekibe göre, bulguların insan araştırmalarının sonuçlarıyla da desteklenmesi durumu, gelişmiş ülkelerde gizemli bir şekilde artış gösteren astımın nedeninin aydınlatılması açısından da önem taşıyor. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde gebelik sırasında bebekte oluşan Spina Bifidayı önlemek amacıyla gebelere folik asit takviyesinin yapılması öneriliyor.

Amerika Katrina kasırgası sırasında beş bin mahkumu öldürdü iddiası...

ABD’de Yeşiller Partisi’nin başkan adayı McKinney Amerikan Devleti’nin Katrina kasırgası sırasında beş bin mahkumu kafalarından vurarak öldürdüğünü, cesetlerini de bir bataklığa attığını iddia etti


ABD’de başkanlık seçimlerine sayılı günler kala, Yeşiller Partisi’nin başkan adayı Cynthia McKinney, 2005 yılında gerçekleşen şiddetli Katrina kasırgası sırasında Amerikan Devleti’nin 5 bin mahkumu öldürdüğünü iddia etti. Eski Temsilciler Meclisi üyesi olan McKinney, bu mahkumların kafalarına kurşun sıkıldıktan sonra Lousiana’da bir bataklığa atıldığını ileri sürdü.

BELGE İMZALATMIŞLAR

ABD’de milliyetçi ve muhafazakár eğilimleriyle ön plana çıkan Fox News’in haberine göre öldürülen mahkumların çoğunun erkek olduğunu söyleyen McKinney, öldürenlerin de sessiz kalacakları yolundaki bir belgeye imza attığını ifade etti. McKinney, ‘Bir Ulusal Muhafız annesine şikayette bulundu. Ancak, veriler Pentagon’un bilgisayarında var’ şeklinde konuşarak iddiasının sağlam delillere dayandığını kaydetti.

PENTAGON İDDİAYI REDDETTİ

Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü Yarbay Les Melynk, McKinney’nin iddialarını ‘Amerika’da 5 bin kişi ortadan kaybolacak ve hiç kimse bunun farkına varmayacak. Öyle mi?’ diyerek sert bir şekilde eleştirdi. Fox News’in internet sitesindeki foruma katılan psikiyatrlar da McKinney’in bir doktora görünmesi gerektiğini söylediler.

SANSÜR UYGULANMIŞTI

Üç yıl önce Ağustos ayında ABD’nin New Orleans eyaletini vuran ve 1816 kişinin ölümüne, 81 milyar dolarlık maddi hasara yol açan olağanüstü şiddetli Katrina kasırgasının ardından ABD Federal Acil Yönetim Ajansı (FEMA) basına sansür uygulamaya çalışmış, ifade özgürlüğü savunucuları da Beyaz Saray’ı sert bir şekilde eleştirmişti.


Bush halkının desteğini kaybetmişti


ABD tarihinin en büyük kasırgalarından biri olan Katrina kasırgası sırasında 1836 kişi yaşamını yitirmişti. Ülkeye verdiği 81.2 milyar dolar zararla en yüksek maddi hasar getiren doğal felaket olan kasırgaya resmi ve yerel hükümetlerin tepkisi oldukça sert olmuş, ABD kongresi tarafından federal acil durum idare acente yöneticisi Michael D. Brown görevden alınmıştı. Buna rağmen, hükümetin bölgeye yardım sevketmekte ağır davrandığı yolundaki eleştiriler, Bush’un halktan gördüğü desteği büyük ölçüde azaltmıştı.

Bir şehir efsanesi: Bor!

Eti Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Orhan Yılmaz, dünyada ve Türkiye'de bor rezerviyle tüketim hızı arasında ''müthiş bir orantısızlık'' olduğunu belirterek, ''Dünyada 4 milyar ton bor rezervi var, bunun yüzde 72'si Türkiye'de. Ama Türkiye dahil yıllık tüketim sadece 4 milyon ton. Vatandaş elimizdeki boru kömür gibi kazıp pazara gönderdiğimizi, ne kadar çok gönderirsek o kadar fazla kazanacağımızı zannediyor. Böyle bir şey yok'' dedi.

Yılmaz, Türkiye'nin bor rezervi konusundaki hesaplamalar ve değerlendirmelere ilişkin yaptığı açıklamada, kamuoyunda bor konusunda ''şehir efsanesi'' olduğunu söyledi.

Bor kimyasallarının yüzde 95'inin cam, seramik ve deterjan sektörüne satıldığını, bunların dışındaki sektörlere satılan miktarın çok küçük olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Dünyada ve Türkiye'de bor rezerviyle tüketim hızı arasında müthiş bir orantısızlık var'' dedi.

Bordaki temel meselenin tüketim hızını artırmak olduğunun altını çizen Yılmaz, şöyle konuştu:

''Borda arz fazla talep az, en temel konu bu. Bu noktayı ihmal ederek analiz yaptığınızda, bütün tablolar pembe olur. Türkiye'nin bor rezervi 2,5 milyar ton, yani dünya rezervinin yüzde 72'si Türkiye'de. Türkiye dahil dünyanın bor rezervi ise 4 milyar ton, ancak bor kimyasalı ve konsantresi olarak tüketim hızı yıllık sadece 4 milyon ton. Halihazırda dünyaya bin sene yetecek kadar bor var. Bunun 700 senesini tek başına Türkiye karşılayabiliyor. Biz olmasak bile piyasada dünyaya 300 sene yetecek bor var. İşte pembe tablo çizenlerin görmediği şey bu. Sanki biz ne üretirsek hepsini satabileceğiz, müşteri bizi bekliyor gibi düşünüyorlar. Bu da yanlış algılamalara neden oluyor.''

''Bor konusunda kamuoyuna bol miktarda iyimserlik havası pompalanıyor'' ifadesini kullanan Yılmaz, ''Türkiye'deki borun 'tüm iç ve dış borçları ödeyebileceği', GSMH'ye üç katı kadar katkı yapacağı' gibi laflar söyleniyor. Bunların hiçbirinin aslı astarı yok'' diye konuştu.

Türkiye'nin bor varlığının değeri konusunda hesaplama yapanların çok pahalı bir bor kimyasalını referans aldıklarını, rezervi onunla çarparak bazı rakamlara ulaştıklarını anlatan Yılmaz, ''Elimizde o kadar büyük miktar var ki, en ucuz bor kimyasalı fiyatından bile hesaplanırsa inanılmaz rakamlara ulaşılır, ama sattığımız miktar belli'' dedi.

Yapılan hesaplama ve değerlendirmelerin Türkiye'nin bor rezervi değeri konusunda kamuoyunda yanlış algılamaya neden olduğunu dile getiren Yılmaz, ''Vatandaş elimizdeki boru kömür gibi iş makineleriyle kazıp pazara gönderdiğimizi, ne kadar çok gönderirsek o kadar fazla para kazanacağımızı zannediyor. Böyle bir şey yok'' şeklinde konuştu.



''BOR MADENLERİ KESİNLİKLE SATILMAYACAK''



Eti Maden Genel Müdürü Yılmaz, Türkiye'deki bor madenlerinin ''40 milyon dolara satılacağı'' yönünde söylentiler olduğunu da hatırlatarak, bu iddiaların Eti Maden'in kasasında 250 milyon dolar nakit parası bulunduğunda ortaya atıldığına dikkati çekti.

Eti Maden'in kasasında şu anda yaklaşık 130 milyon dolar parası olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Bor madenlerinin satılması gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil. Eğer özelleştirilecek olsa öncelikle özelleştirme kapsam ve programına alınır, şartnameler alınır, açık ihaleyle ihaleye çıkılır. Bu safhaların hiçbiri yok. Çünkü ortada böyle bir şey yok. Vatandaşlarımız bu gibi söylentilere inanmasınlar'' diye konuştu.



''NÜKLEER ENERJİDE BOR, ÇORBADA TUZ GİBİ''



Yılmaz, Türkiye'nin yüksek miktardaki bor rezervinin, kurulması planlanan nükleer santrallar için avantaj olup olmadığına ilişkin de nükleer enerjiyle bor kimyasalları arasında dolaylı bir bağlantı olduğunu söyledi.

''Bor, nükleer enerjinin olmazsa olmazı asla değildir'' diyen Yılmaz, borun sadece nükleer reaktörlerde soğutucu olarak kullanıldığını, bunun da ''yemeğe katılan tuz gibi'' olduğunu vurguladı. Yılmaz, nükleer santral kurulmasının borikasit tüketimini artıracağını ancak bunun zannedildiği gibi yüksek bir miktar olmadığını da belirtti.



BORDAN ENERJİ ÜRETİMİ



Bordan enerji üretme konusundaki çalışmalara da değinen Yılmaz, bu konuda da borun dolaylı bir işlevi olduğunu, borun kendisinin bizatihi yakıt olmadığını, sadece hidrojen tutma özelliğinden dolayı söz konusu uygulamalarda sodyum borhidrür adlı bor kimyasalı kullanıldığını kaydetti.

Sodyum borhidrürü hidrojen taşıyıcısı olarak kullanarak hidrojen ortaya çıkarıp onu da yakıt olarak kullanmanın teknik olarak mümkün olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Ancak bunun teknik olarak mümkün olmasıyla ekonomik olarak mümkün olması çok farklı şeyler. Bugün itibariyle bu iş teknik olarak yapılıyor ama ekonomik değil'' dedi.

Yılmaz, fosil kaynaklar bittiğinde alternatif enerji kaynakları olması gerektiğini, bugün itibariyle hidrojenden enerji üretmenin ekonomik olma noktasından uzak olsa bile ileride klasik yöntemlerle arasındaki farkın azalabileceğini, dolayısıyla bu tür çalışmaların devam etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

22 Eylül 2008 Pazartesi

Bülent Arınç'tan akpli çiftçiye azar

Manisa'da parti toplantısında konuşması esnasında şikayetlerini dile getiren akpliçiftçi Arınçtan beklemediğibir şekilde azar işitti.Akp'li isen akpli gibi davran diye çıkışan Arınç çiftçiyi bir güzelazarladı.

Windows 7'den son görüntüler-VİDEO

Microsoft'un Vista'dan sonraki işletim sistemi olacak Windows 7 versiyonuna ait görüntüler internete sızmaya devam ediyor.
Windows 7'ye ait olduğu iddia edilen son görüntüler arasında yeni sürümün başlat menüsü, denetim masası, paint, hesap makinası gibi görüntüler yer alıyor. Genel görüntü açısından Vista'ya benzerliği ile dikkat çekse de, Microsoft'un Windows 7 üzerinde gerekli değişiklikleri yapması için önünde uzun bir süre bulunuyor. Fotoğraflar ile ilgili Microsoft tarafından ise henüz bir açıklama yapılmadı.
Windows 7'nin 2009 yılı içerisinde piyasaya çıkması bekleniyor.

Nefes kokması hastalık habercisi

Halk arasında 'ağız kokusu' olarak bilinen nefes kokusu, yetişkinlerin bir çoğunda ömürlerinin bir bölümünde ya da sürekli olarak görülüyor.

Ağız kokmasının çocukluktan başlayan bir rahatsızlık olmadığını belirten uzmanlar, ağız kokusunun, kişinin sosyolojik ve psikolojik hayatlarını olumsuz etkilediğini söylüyor. Özellikle ergen yaşlarda nefes kokmasıyla birlikte ses kısıklığı, yutma güçlüğü, kulağa vuran ağrı, ağızdan kan gelmesi ve boyunda sislik şikayetlerinin biri veya birkaçının birlikte ortaya çıkması halinde 'tümör' ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu sorunun altında önemli hastalıklar olabilecegine dikkat çeken uzmanlar; "Ağız kokusu şikayeti olan hastaların mutlaka kulak burun bogaz muayenesinden geçmesi gerekir. Çünkü şikayetin nedeni çoğunlukla bu bölgelerden kaynaklanmaktadır" uyarısında bulunuyor.

Uzm. Dr. Mustafa Yalçın, sinüzitin yüz kemiklerinin içindeki boşluklarda bulunan müzmin iltihap olduğunu, sarı-yeşil ve kıvamlı bir tür akıntının genize akmasına yol açtığını kaydetti. Bu geniz akıntısının iltihaplı oluşu hastanın nefesine hoş olmayan bir koku verdiğini anlatan Dr. Yalçın; "Öncelikle medikal yolla tedavi ediliyor. İlaçlar yoluyla bu iltihap giderilmeye çalışılıyor.

İlerlemiş sinüzit vakalarında ise akıntılı ilaçla tedavi olmadığı için endoskopik sinüs cerrahisine basvuruluyor. Ağız bölgesinde müzmin bademcik iltihapları 'mağma' denilen katı kıvamlı bademcik döküntüsüne yol açarak hastalarda ağız kokusu şeklinde kendini gösteriyor. Bademciklerin alınarak ya da 'coblator' denilen radyofrekans aleti ile buharlaştırlatarak sorun gideriliyor. Diş ve dişeti hastalıkları da ağız kokusuna yol açabiliyor." dedi.

Sorun, hekimler tarafından tespit edildikten sonra hasta konunun uzmanı olan diş hekimlerine yönlendirildiğini aktaran Yalçın, şöyle devam etti: "Mide ve bağırsak sistemi hastalıkları da ağız kokusu sorununa yol açabiliyor. Bu noktada 'reflü' adı verilen hastalığa dikkat çekmek gerekiyor. Bu hastalık midedeki asit içeriğinin özellikle geceleri yemek borusundan yukarıya hareketle mideden kaçak yapıp boğazın arka duvarını, ses tellerinin giriş yerini ve gırtlağı tahriş ediyor."

Uz. Dr. Mustafa Yalçın, bazı hallerde dil kökündeki mantar enfeksiyonlarının da ağız kokusuna neden olduğunu hatırlattı. Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Muayene sırasında özellikle esnek fiberoptik laringoskopla yapılan muayenede- dil kökü, yemek borusunun girişi, gırtlak ve ses telleri gözlemlenerek hasta ilgili birimlere yönlendiriliyor. Ağız kokusu sadece bazı basit hastalıklar nedeniyle oluşmuyor. Erişkin hastalarda gözlemlenen ve daha ciddi boyutlu durumlar söz konusu. Ağız, boğaz ve alt solunum yolları bölgelerinde tümöre bağlı bir nefes kokması probleminin başgöstermesi de mümkün."

Özellikle ergen yaşlarda nefes kokmasıyla birlikte ses kısıklığı, yutma güçlüğü, kulağa vuran ağrı, ağızdan kan gelmesi ve boyunda sislik şikayetlerinin biri veya birkaçının birlikte ortaya çıkması halinde 'tümör' ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizen Dr. Yalçın, bu kişilerin boğaz muayenesinden geçmesi gerektiğini söyledi.

Cep telefonu çocuklara zararlı


İsveçli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmada, cep telefonu kullanan çocuklarda beyin tümörü olasılığının 5 kat arttığı belirlendi.
Londra’da konuyla ilgili düzenlenen bir toplantıda sunulan bildiride, beyinleri ve sinir sistemleri hala gelişmekte olduğu için, 16 yaşın altındakilerin cep telefonlarının yaydığı radyasyona daha fazla maruz kaldıkları kaydedildi.
Daily Mail’in haberine göre bilim adamları, çocukların kafaları daha küçük ve kafatası kemiği daha ince olduğu için radyasyonun beyne daha kolay nüfuz ettiğini düşünüyor.
Araştırmanın önemli bir bulgusu da bir kişi cep telefonu kullanmaya ne kadar erken başlarsa beyninde tümör gelişme riskinin o kadar fazla olduğu. Orebro Üniversitesi Hastanesinden Prof. Lennart Hardell, 20 yaşın altında
cep telefonu kullanmaya başlayanlarda, glial hücrelerden gelişen, bir çeşit merkezi sinir sistemi tümörü olan "glioma" olasılığının 5 kat arttığını söyledi.
Birincil beyin tümörlerinin yarısını gliomaların oluşturduğu bildiriliyor. Prof. Hardell, evde kullanılan kablosuz telefonların da cep telefonları kadar riskli olduğunu, bunları kullanan çocuklarda glioma riskinin 4 kat
arttığını söyledi. 20 yaşın altında cep telefonu kullanmaya başlayanlarda iyi huylu olarak bilinen işitme siniri tümörü "akustik nöroma"nın gelişme riskinin de 5 kat arttığı kaydedildi. Araştırmacılar, cep telefonu kullanmaya 20’lerinden itibaren başlayanlarda ise glioma riskinin yüzde 50, akustik nöroma riskinin iki kat arttığını belirttiler.
Çocukların cep telefonuyla çok fazla haşır neşir olduğuna işaret eden bilim adamları, 12 yaş altındaki çocukların cep telefonunu sadece acil durumlarda kullanmaları tavsiyesinde bulundu.
New York Eyalet Üniversitesinden David Carpenter, cep telefonu kullanımı neticesinde gelecekte beyin kanserleri salgınıyla karşılaşılabileceğini söyledi.
Bu arada, İngiltere’de cep telefonlarının sağlık üzerindeki etkisiyle ilgili 90 bin kişiyi kapsayan bir araştırma yürütülüyor.

Milliyet

BloGGbUL hoşgeldniz

Selamlar,
en güzel blog yazıları burada