28 Mayıs 2014 Çarşamba

Dantel plaj elbisesi modeli 2014


Dantel plaj elbisesi modeli 2014

Beach dress lace model 2014

Strandkleid Spitze Modell 2014

Türkiyede Tam etkili antibiyotik artık yok

Sağlık Bakanlığı Hastane Enfeksiyonları Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Öztürk: "Antibiyotikleri kaybediyoruz. Elimizde etkili çok az antibiyotik kaldı. Tam etkili antibiyotik artık yok" dedi.
Tam etkili antibiyotik artık yok

Sağlık Bakanlığı Hastane Enfeksiyonları Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi  ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, mikroorganizmaların hastalık yapmaya devam ettiğini ancak tedavi edecek tam etkili antibiyotiğin artık kalmadığını söyledi.

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD) tarafından düzenlenen 5. Türkiye EKMUD Kongresi'ne katılan Öztürk, gazetecilere yaptığı açıklamada, antibiyotiklerin hem tıp hem de veterinerlik ve özellikle çiftliklerde tavuklar için büyüme faktörü olarak yaygın şekilde kullanıldığını belirtti.

Bu durumun antibiyotiklere karşı hem toplumdan hem de hastaneden kazanılan enfeksiyonlarda çok ciddi direnç artışına neden olduğunu dile getiren Öztürk, "Antibiyotik ne kadar çok kullanılırsa o kadar çok direnç gelişiyor, antibiyotiğin etkisi azalıyor" dedi.

Dünya Sağlık Örgütü'nün üye ülkelerdeki antibiyotik kullanımı ve direncine ilişkin verilere dayanarak "Küresel Direnç Felaketi" adıyla bir rapor hazırladığını anlatan Öztürk, antibiyotiklerin etkisini giderek kaybettiğini ve hatta antibiyotiklere karşı oluşan direnç nedeniyle ilaç firmalarının bu konuda Ar-Ge çalışmalarını azalttığını kaydetti.

Artık antibiyotik çağı sonrası bir dönemin başladığına işaret eden Prof. Dr. Öztürk, "Antibiyotikleri kaybediyoruz. Mikroorganizmalar hastalık yapmaya devam ediyor ama elimizde etkili çok az antibiyotik kaldı. Tam etkili antibiyotik artık yok" diye konuştu.

Artık antibiyotik bazı hastalıkları tedavi etmiyor

Prof. Dr. Recep Öztürk, antibiyotiklere karşı direnç oluşmasında en önemli etkenin gereksiz yere kullanım olduğuna dikkati çekti. Antibiyotiklere ihtiyaç duyulmayan hastalıklarda da antibiyotik tedavisinin uygulandığını dile getiren Öztürk, çocuklarda boğaz iltihabının yüzde 35'i, erişkinlerde ise yüzde 15'inin antibiyotik tedavisine gereksinim duyduğunu ifade etti.

Zaman zaman hekim antibiyotik yazmasa bile hastanın baskıcı bir tavır üstlendiğini ifade eden Öztürk, antibiyotiklere karşı hem hekimin hem de hastaların bilinçli yaklaşması gerektiğini belirtti.

Öztürk, antibiyotiklerin etkisini yitirmesi nedeniyle bazı hastalıkların tedavi edilemez konuma geldiğini kaydetti. Daha fazla harcama yaparak antibiyotikleri birleştirmek zorunda kaldıklarını ve bu durumun da hastalara zarar verdiğini öne süren Öztürk, gereksiz antibiyotik kullanımını engellemek için toplumun bilinçlendirilmesi ve eczanelerde reçetesiz antibiyotik satışının yapılmaması gerektiğini vurguladı.

Hamilelikte cinsel ilişkiye girilir mi?

Hamilelikte cinsel ilişki ve güvenli seks

Tıbbi bir engel yoksa hamilelik boyunca cinsel ilişkiyi devam edilmesinde bir sakınca yoktur. Ama tabiki de her pozisyonda değil! Dolayısıyla ilişkiye girerken pozisyonlara dikkat etmek gerekiyor…


Hamilelikte cinsel ilişki
Hamilelik başlayınca seks hayatı sanılanın aksine sona ermiyor. Hatta bırakın sona ermeyi, hamileliğin son zamanlarına doğru libidonuz daha da yükseliyor bile. Genital bölgedeki kanlanma arttığından dolayı daha da kolay uyarılıyor ve daha kolay orgazma ulaşıyorsunuz…

Üstelik hamilelikte yaşadığınız seks ve orgazm, inanılanın aksine, size de bebeğinize de zarar vermiyor. Orgazm sonrası genel bir rahatlama sağlayan endorfin salgısı (mutluluk hormonu) hem sizi hem de bebeğinizi mutlu ediyor.

Misyoner pozisyonuna kısa süreli veda


Misyoner Pozisyonu
Hamilelikte sekse evet. Ama nasıl bir seks? Hamilelik öncesi tercih ettiğiniz sevişme pozisyonlarından bazılarını terk etmek zorundasınız. Örneğin kadının sırt üstü düz uzandığı ve erkeğin üstte olduğu, misyoner pozisyonu denilen duruş, bebek bekleyen çiftlerin yüzde 80’i tarafından terk ediliyor.

Çünkü bu pozisyon, özellikle gebeliğin ilerleyen zamanlarında, karnın yaptığı basınca bağlı olarak hem anneye rahatsızlık veriyor hem de bebeği döl yatağı içinde basınca maruz kalma tehlikesiyle baş başa bırakıyor.

Ayrıca bebekle birlikte büyüyen rahim, siz düz yattığınızda vücudunuza kan dağıtan ve toplayan büyük damarlar üzerine önemli basınç yapıyor ve kan dolaşımını bozuyor. İşte bu nedenle rahme baskı yapmayan ya da en az baskı yapan pozisyonları tercih etmek gerekiyor.

İşte hamilelikte tercih edilebilecek cinsel ilişki pozisyonları:

Kaşık Pozisyonu
1- Kadının gövdesinin yukarıdan itibaren beline kadar olan kısmı ve başı havada kalacak şekilde sırt üstü uzandığı ve dirseklerinden destek alarak doğrulmaya çalışıyormuş gibi durduğu pozisyonda, erkeğin kadının üzerinde oturur şekilde ilişkiye girdiği duruş.
2- Kaşık pozisyonu olarak adlandırılan, kadının ve erkeğin yan yana yattıkları, erkeğin kadının arkasında kalarak ilişkiye girdikleri pozisyon.

3- Erkeğin sırt üstü düz uzandığı ve kadının erkeğin üzerinde oturarak ilişkiye girdiği pozisyon.

4- Çift ayakta iken, erkeğin kadının arkasında kaldığı, kadının belden öne doğru eğilerek ilişki kurduğu pozisyon.

5- Köpek pozisyonu adı verilen, kadının elleri ve dizleri üzerinde durduğu, erkeğin kadının arkasında olduğu pozisyon.

6- Kadın ve erkeğin yüz yüze, kucak kucağa oturarak, kadının bacaklarını erkeğin beline doladığı duruş.

Köpek Pozisyonu
7- Cinsel organlar arasında temas olmadan eşlerin birbirlerini elle tatmin etmek üzere seçtikleri herhangi bir pozisyon.
Hamilelikte hangi durumlarda seksten kaçınmalısınız?

Sizi ve bebeğinizi rahatsız etmeyecek pozisyonları bularak hamileliğinizin başlangıcından bitimine dek düzenli seks hayatınızı sürdürebilirsiniz. Ancak, bazı durumlarda seksten kaçınmak da gerekebiliyor.

* Daha önceden düşük yaptıysanız, ilk 3-4 ayda ilişkide bulunmamanız daha doğru.

* Eğer önceden prematüre doğum yaptıysanız, sevişme esnasında meme uçlarınızın uyarılması erken doğum ağrılarını başlatabiliyor. Bu nedenle erken doğum yapmış olanların hamileliğin son aylarında ilişkiden uzak durmaları gerekebilir.

* Aşağı yerleşimli plasenta (anne ve bebeğe ait iki dolaşım sistemini birbirinden ayıran organ),

* Plasenta previa (plasentanın doğum kanalının girişini tıkaması),

* Serviks (rahim ağzı) yetmezliği,

* Erken doğum tehdidi,

* Açıklanmamış vajinal kanama veya akıntı

* Kadında veya erkekte iyileşmemiş genital herpes (uçuk) lezyonları varsa,

* Sık kramplar yaşıyorsanız, seksten uzak kalmanızda yarar var.

Anne adaylarının, hamilelikteki cinsel ilişki konusunda en sağlıklı bilgileri kendi kadın doğum uzmanından alabilirler. Doktorla bu konuyu açıkça konuşmak, size özel durumları tespit ederek doktorun tavsiyesine göre hareket etmek en doğrusu olacaktır.

GAZETEPORT

18'ine girdiği gün ahlaksız teklif almış.





16'lık gelin olarak ünlenen Courtney Stodden, 18 yaşına girer girmez öyle teklifler almış ki duysanız dudağınız uçuklar diyor!

Müslüman Rahibe Betül Avcı Vatikan'da


Müslüman Rahibe olarak anılan Betül Avcı Vatikan'da yaşadıklarını anlattı. Avcı, dinlerarası diyalogun ne demek olduğunu nasıl yapılması gerektiğine açıklık getirdi.

 Avcı "Müslüman olduğumu öğrenince "Suora Musulmana" (Müslüman Rahibe) payesini verdiler. Rahibelerle daha sonra bir espri konusu oldu." dedi.
İşte o röportajdan satır başları...

- Eğitim bursunun yanı sıra size ne tür kolaylıklar sağlandı?
İlk gideceğim zaman, daha sonra üç buçuk yıl boyunca kaldığım yurt önerildi: The Lay Centre at Foyer Unitas. Burası, Roma'daki Papalık okullarında lisansüstü eğitim görmek için gelen dindar Katolik genç kadın ve erkeklerin kaldığı bir yurt. Gana, Ruanda, Amerika, Avusturya, Slovenya, Makedonya, Polonya'dan arkadaşlar vardı. Müdiresi Donna Orsuto, Gregoriana'da öğretim üyesi bir profesör.
Donna'nın bana gösterdiği yakın ilgiyi, sağladığı kolaylıkları yeterince anlatamam. Örneğin, ben ve arkadaşım Lejla için düzenlediği Kurban Bayramı yemeği, Assisi gezimizde benim rahat namaz kılmam için ayarladığı lüks otelin salonu Vatikan Dinlerarası Diyalog Kurumu eski başkanı Monsenyör Michael Fitzgerald'a doktoraya başvurmak istediğimi söylediğimde birkaç kuruma adıma burs başvurusu yapmıştı. Bu süre içinde üniversite'deki danışmanım, ayni zamanda Cizvit bir rahip olan Prof. Daniel Madigan sadece akademik alanda değil, maddi ve manevi anlamda beni kollayan bir dost oldu.
"Müslüman rahibe"
- Rahibe ve rahiplerin Müslüman bir öğrenciye bakışları nasıl oldu?
Çok saygılı ve sevecen davrandılar.
Beni Hıristiyan zanneden rahipler ve rahibeler çok oldu. Çünkü Kamboçya'dan ve Hindistan'dan gelen çok rahibe vardı. Ama bir Müslüman'ın gelip burada eğitim almak istediğini herhalde kimse düşünemedi. Onlar ilk başta beni kendi ülkesinin geleneklerine göre giyinen bir rahibe sandılar.
Müslüman olduğumu öğrenince "Suora Musulmana" (Müslüman Rahibe) payesini verdiler. Rahibelerle daha sonra bir espri konusu oldu.
- Yabancılık hissettiniz mi?

En çok yabancılık hissettiğim kişiler oraya gelen ya da orada olan Türk bürokratlardı. Örneğin, Ankara'dan bir üniversitenin rektörü Gregoriana'da bir toplantıya davet edilmişti. Adamın benim Türkiye'den gelen bir öğrenci olduğumu öğrendiğinde sorduğu iki veciz soru: "Nerelisin?" "Baban ne iş yapıyor?" Yine bir toplantıda Vatikan Elçilik görevlisi bir Türk beni ve diğer başörtülü iki arkadaşımı görünce "Aa, siz Müslüman mısınız, ben sizi kıyafetinizden dolayı Süryani falan sanmıştım" demişti. Oradaki insanların bizlere alıştığını bizleri sevdiğini gördük ama bizimkilerin garipliklerine şahit olduk.
- Dinlerarası diyalog nasıl olmalı?

Herkes kendi inancında samimi ve bilinçli olduğu takdirde dinlerarası diyalogdan bir zarar gelmez. Farklı din mensuplarının birbirlerini ilmi ve tecrübi yönden tanıması şeklinde olmalı. Yurtta iki yıl beraber kaldığım, teoloji konusunda tartıştığımız, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız, birbirimizi ibadet ederken gözlemlediğimiz, şu an öğretim elemanı olan bir arkadaş şöyle bir itirafta bulunmuştu: "Betül, seni tanımasaydım Müslümanlar'ın manevi hiçbir özellikleri olmadığını düşünmeye ne yazık ki devam edecektim!" Teolojik plüralizm üzerine kurulu, inançlar arasındaki benzer yönleri öne çıkarıp farklılıkları ikinci plana iten toplu-ibadet tarzı girişimleri tasvip etmiyorum.
- Gördüğünüz eğitimin inancınız üzerinde etkisi oldu mu?

Örneğin konuşurken "Allah" ifadesi yerine "Tanrı" kelimesini kullanıyor olmanız etkilendiğinizin bir belirtisi mi? Şunu rahatlıkla ifade edebilirim: Ben bilinçli ve idealist bir anne ve baba tarafından eğitildim. İtikat anlamında bilinçli olduğumu düşünüyorum. Onların inanışları beni etkilemedi. Tam aksine inancım daha sağlam ve kuvvetli oldu. Tanrı ifadesini kullanmaya gelince; dua ederken Allah'ım derim, Tanrı'm demem. Sohbet sırasında "Tanrı" ifadesini kullanmam akademik ve objektif olmak kaygımdan kaynaklanıyor. Çünkü Hıristiyan inancına göre Allah'ın birliği farklıdır. Onlar "Tanrı" dediklerinde bizim dediğimiz "Allah'ı" anlamıyorlar ve algılamıyorlar. Tanrıyı jenerik bir terim olarak kullanıyorum.
- Kesintisiz 24 yıllık eğitiminiz var. Vatikan'daki eğitim size ne kazandırdı?

Gidiş amacım öğrenmekti. Sorularım vardı. Bu sorularıma daha fazla bilgi ve bilimle cevap bulacağıma inanıyorum. Sorularıma orada cevap bulacağım düşüncesiyle gittim. Sorularımın cevaplarını buldum. Kafamda yeni sorular oluştu. Değiştim, büyüdüm, olgunlaştım. Artık Türkiye ve dünyaya daha faklı bir gözle bakıyorum. Bulunduğum ortam, Katolik dünyanın kalbi olarak sadece eğitim değil, bir dünya minyatürü olarak çok zengin bir kültürel ortam sağladı. Örneğin, sınıfta yan yana oturduğunuz Vietnamlı bir rahiple ya da Hintli bir rahibeyle çok samimi dostluklar kurabildim. Lübnan'da, Kore'de, adını bile duymadığınız yerlerdeki insanlar neler yaşıyor, neler hissediyor, bunları öğrenebiliyorsunuz. Ama bence en önemlisi, akidesini (örneğin Hıristiyanlık'taki Teslis ve Tanrı anlayışı) bir Müslüman olarak paylaşmadığınız bir insanla çok derin manevi tecrübeler yaşayabiliyorsunuz. Aynı yurtta kaldığımız bir arkadaş Roma'da bir manastır hayatına katılmaya karar verdi. Burası ilhamını St. Augustinius'tan alan, ibadet ve tefekkür yönleri ön planda olan, mensuplarının sürekli manastır içinde yaşadığı bir yer. Yani benim savunduğum "halvet der encümen" anlayışına tamamen zıt bir tarz. Arkadaş manastıra katılma törenine beni de çağırmıştı. Tören esnasında, başrahibe arkadaşı kendi aralarına davet edip boynuna haçlı kolyeyi geçirdiğinde gözyaşlarımı tutamamıştım. Genç bir hanımın hayatının tümünü Tanrı'ya ibadete adama iştiyakı beni çok etkilemişti. Bir başka örnek: Gregoriana'da yemek yenen, ders çalışılıp sohbet edilen bir öğrenci salonu vardı. Okulda, namazlarımı burada kılardım. Bir gün namazımı tam bitirdiğimde arkamdan bir ses Arapça "Allah kabul etsin" dedi. Ben de alışkın olduğum şekilde Arapça "Hepimizinkini" diyerek karşılık verdim. Arkamı döndüğümde Arap bir rahip gülümseyerek bana bakıyordu.

Anne olan kadınların üçte biri sevişmiyor

Anne olan kadınların üçte biri sevişmiyor!

Seks yapmadığınız en uzun süre nedir? Çoğu annenin verdiği cevap sizi şoke edebilir!

Family Circle adlı dergi, annelere yaşamları ile ilgili sorular sordu. Ne sıklıkta alkol kullandıkları, hamilelik döneminde aldıkları kiloları nasıl verdikleri ve hatta ne sıklıkta seks yaptıkları… Ya da yapmadıkları! Ve alınan dönüşler oldukça şaşırtıcı.


Araştırmaya göre,

- Herhangi bir yaştaki annelerin yüzde 32’si en azından birkaç sene seks yapmadan yaşıyor.
- Yüzde 36’sı birkaç ayı sekssiz geçiriyor.
- Yüzde 27’si birkaç haftayı sekssiz geçiriyor.
- Ve sadece yüzde 5’i sadece birkaç gün sekssiz yaşıyor.
 
Evde çocuk varken, yaşı ne olursa olsun, cinsel hayatı aynı ateşle sürdürmenin zor olduğu kabul edilebilir olsa da eş ile sağlıklı bir ilişki ve evliliği sürdürebilmek için de gerekli olduğu bir gerçek.

Siz de sekssiz bir evlilik mi yaşıyorsunuz?
Newsweek’e göre, çiftlerin yüzde 15-20’si evliliklerini seks olmadan sürdürüyor. Sekssiz evlilik ise yılda 10 defadan az cinsellik yaşamak olarak tarif ediliyor.

Açıkçası kişiler, seneler geçtikçe ilk evlendikleri zaman birlikte oldukları kişilerden ve yaşadıkları ilişkiden uzaklaşırlar. Günümüzde çiftler hem iş hayatında hem ev işlerinde aktifler. Bu eşitlikçi tutum, çiftlerin cinsel hayatı üzerinde maalesef negatif etkide bulunuyor. Halbuki koca, ne kadar çok maskülen iş yüklenirse, karısının seksüel açıdan o kadar fazla tatmin olduğu rapor ediliyor.

Peki ya boşanma riski en az olan çiftler hangileri? Yapılan bir araştırmaya göre erkek ev işlerinin yüzde 40’ını yapıyor ya da kadın ev bütçesine yüzde 40 katkıda bulunuyorsa, boşanma riski oldukça düşüyor.

Gerdekte yapılan ilk gece hataları?

İşte çok sık yapılan İlk gece hataları…
Evlendiniz, ilk gecenin ardından söylenmeyen gerçekler…

Anne olan kadınların üçte biri sevişmiyor.
Daha iyi bir orgazm için beslenme şarttır.

Partnerinizle ilk gece beraber olacaksınız ve hata yapmaktan korkuyorsunuz. Bilindiği üzere seks, ilişkiye yakınlık ve bağlılık getirir. Yani ilişkiniz için önemli bir dönüm noktasıdır. Seks sırasında yapılan hatalar çok sıkıntı vermediği sürece dile getirilmez fakat iki tarafında rahatsız oldukları anlar vardır…

Kadınların hataları…
Seksiliği abartmak!
Onu şaşırtmak ve baştan çıkarmak istediğinizi biliyoruz. Fakat hayallerinizdeki kadın imajı gerçeğe pek uymayabilir. Bu nedenle seksiliğinizi abartıp, kötü bir görüntü ortaya çıkmasının önüne geçin. Aksesuar kullanmanızda sorun yok fakat çok fazla aksesuar ve takı kullanmamaya özen gösterin.

Belli edin…
İlişki sırasında sevdiğiniz pozisyonlarda sessiz kalmayın. Arzularınızı ve hoşunuza giden şeyleri belirtin ki ilk gece ikiniz için de mutlu geçsin. Ayrıca yatakta bunu zorla yapıyormuş gibi hissiz de yatmayın. Bu işten zevk alıyorsanız bunu gösterin.

Ertesi gün utancı…
Artık kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadınsınız. İlişkiden sonra hele ki bunu hayatınızı birlikte geçirceğiniz adamla yaptıktan sonra utanılacak hiçbirşey yok. Sabah kalktığınızda karşınızdaki bir yabancıymış gibi davranmayın. Evet, tuhaf bir sabaha uyanıyorsunuz ama elinizden geldiğince utancınızı kendinize saklayın. Utanmak ve kaçmak yerine, ona sarılın ve öpün. Hatta, önceki gece ile ilgili şakalar bile yapabilirsiniz.

Erkeklerin hataları…
Erkek olduğunuzu unutmayın!
Kadınlara sorduğunuzda yatakta kimin kontrole sahip olmasını istersiniz deseler %99’u erkeklerin diyecektir. İlk gece onu cesaretlendirin ve yönlendirin. Çünkü kadınlar bu konuda daha utangaç oluyorlar. Onlara kabuklarından çıkmaları için yardımcı olun.

Önsevişmeye önem verin!
İlk kez birlikte olmadan önce kadınlar, korktukları için direk cinsel ilişki ile başlamak onların gözünü korkutabilir. Bunun için seks öncesinde tüm centilmenliğinizle onu sekse hazırlayın. Ön sevişme erkeklerin çok haz etmediği bir şey olsa da kadınları sekse hazırlamak için en etkili yöntemdir.

Ona kulak verin!
Kontrol sizde diye olayı abartmanızın da anlamı yok. Herşeyi biliyormuş edasıyla tüm ilişkiyi domine etmeyin. Onu iyi takip edin, hislerine ve isteklerine kulak verin. Çünkü hayatınızın bundan sonraki döneminde mutlu bir cinsel hayat için ilk gecenin çok önemli olduğunu ve mutlu son ile biterse iki tarafında isteksizliğinin oluşmamasını sağlarsınız. “İşini bitirdi arkasını döndü yattı” dedirtmemek ve partnerinizin seks konusunda sizinle her şeyi deneyebilmesi ve onu yüreklendirebilmek için kişisel arzularınızdan çok onu da dikkate alın.

İki tarafın hatası…
Fantaziler biraz bekleyebilir…
İlk gece demek kusursuz ve unutulmayacak bir gece geçirmek değildir. İlk gece birbirinizi tanımak, nelerden hoşlandığınızı bulmak kısaca bir labirentte yol bulmak gibidir. Dikkatli ve anlayışlı olunması gerekir. İlk gece için büyük beklenti ile  yatağa girmeyin. İki tarafta hayallerindeki sahnelerin gerçekleşmemesi ile hayal kırıklığına uğramamalıdır. Bu nedenle ilk gece için inanılmaz vu uçsuz bucaksız fanteziler hayal etmeyin. Sadece birbirinizi tanımak için geçireceğiniz bir deneme sürüşü gibi düşünün…

Yaşlı çiftin orman fantazisi az kalsın öldürüyordu.

Yaşlı çiftin orman fantazisi kötü bitti

ABD'nin Batı Norwood bölgesinde bulunan ormanda fantazi yapmak isteyen yaşlı çift, 19 yaşındaki gence yakalandı.

Her ikisi de evli olan 64 yaşındaki bir adamla 44 yaşındaki bir kadın internet üzerinden yayın yapan bir fetiş sitesi aracılığıyla tanıştı.

Tanıştıktan sonra ömrünün son döneminde değişik bir seks yapmak isteyen adam kadına, ormanda ilişkiye girmeyi teklif etti. Kadında kabul edince ikili önce bir seks-shop, deri maske, deri kırbaç, deri kemer ve deriden yapılma fantazi araçları satın aldı.

Ana yoldan ayrılıp bir tali yoldan ormana giren Wayne ve Deborah ikilisi önce hazırlık yaptıktan sonra ağaçların altında ilişkiye girdi.

Bu sırada spor yürüyüşüne çıkan 19 yaşındaki bir genç, ağaçların altından inilti sesleri duyunca oraya yöneldi. Bir ağacın altında çıplak bir adamı yüzüne geçirdiği deri maske ile kadının üzerinde gören genç, neye uğradığını şaşırdı.

Orta yaşlı kadının bir sapık tarafından tecavüze uğradığını düşünen genç, eline geçirdiği sopa ile adamın kafasına vurdu. Başına aldığı sopa derbesiyle adam bayıldı.

Kadının durumu anlatmasıyla birlikte adam hastanelik oldu ancak olay polise intikal ettiği için iki yaşlının çapkınlığından eşleri haberdar oldu.

Kate Upton tüm erkeklerin seks fantazisi değilim!

Dünyanın en seksi kadınları arasında gösterilen Kate Upton Vogue dergisine çarpıcı açıklamalarda bulundu..



Kate Upton, Vogue dergisinin kasım sayısı için verdiği röportajda “erkeklerin hayallerini süslemek” gibi bir derdinin olmadığını söyledi:
“Hiçbir zaman ‘tüm erkeklerin fantezisi olmalıyım’ demedim. Hâlâ normal bir kızım. Bu yüzden insanlar yanıma gelip ‘Vücudunla barışıksın ve mutlusun’ deyince mutlu oluyorum.”


Dolar yine yükselişe geçti

Dolar son bir haftanın en yüksek seviyesini gördü serbest piyasada dolar 2.11'e kadar yükseldi.

Dün güne 2.09'un altında başlayan dolar 2.1072'ye kadar yükselerek, bir haftanın en yüksek seviyesini test etti. Dün günü 2.10'un hemen üzerinde tamamlayan dolar bu sabah serbest piyasada 2,1010 liradan güne başladı. Açılışın ardından 2,1120 liraya kadar yükselen dolar sonra 2,1109'dan alıcı buluyor.

Kapalıçarşı'da euro ise 2,8630 lira oldu

Nuran yüzünden ardamar'ım çatladı!

'O Hayat Benim' isimli dizide canlandırdığı 'Nuran' karakteriyle adından söz ettiren Yeşim Ceren Bozoğlu, oyunculuk kariyerinde kendini en şanslı hissettiği dönemlerden birini yaşadığını belirtti.

NURAN TAŞİKARDİ MAKİNESİ

Sahibi olduğu Atölye 1314 ile 'O Hayat Benim' seti arasında mekik dokuyan başarılı oyuncu, Nuran karakterinin kendisi için çok özel olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

'Nuran'ın bir parçası annem, bir parçası çocukluğumda bana bakan gecekonduda yaşayan Songül Abla, bir parçası da sokakta içime işleyen gecekondu kadınlarımız. Nuran bir oyuncuya kırk yılda bir çarpacak bir meteor gibi.

Türk kadını Nuran'dan nefret ediyor ama bir yandan da ona tapıyor çünkü Nuran tipik bir Türk annesi. Çocuğu için her şeyi göze alan ve kendini gözü kapalı ateşe atan bir kadın.

Her zaman beni konfor alanımdan çıkartacak ve hücrelerime kadar zorlayacak rolleri arıyorum. Bu olduğunda da ölümüne korkuyor ve bir o kadar mutlu oluyorum. Nuran sağ olsun taşikardi makinesi!

Nuran karakteri için sıfır makyajla kamera karşısına geçen Yeşim Ceren Bozoğlu, 'Aktör olarak bir risk alıyorum, sıfır makyaj, elimde gerçek kınalar ve kostüm.

Bu beni hem müthiş özgürleştiriyor, hem de çok korkutuyor. Nuran kanımla canımı akıtarak, gözyaşları içinde yaşadığım bir kadın.

Nuran yüzünden ağlamaktan gözaltımda damar çatladı. Beni çok yoruyor ama şükürler olsun ki seyircilerimizin takdiri ve sevgisi iyi ki Nuran olmaya cesaret etmişim duygusunu yaşatıyor? dedi.

Derya Şensoy kendine Kenyada safari aşkı buldu.

Genç oyuncu Derya Şensoy'un gerçek aşkının Seçkin Özdemir olduğu iddia edildi...

Annesi Derya Baykal ve babası Ferhan Şensoy'un izinden giderek oyuncu olan Derya Şensoy, 'Doksanlar' dizisinde rol alarak şöhreti yakaladı. 24 yaşındaki Şensoy; eğlence hayatında da sıkça boy gösterince ismi her hafta başka isimlerle anılır oldu.

Çağatay Ulusoy, Berkay ve son olarak da Halil Sezai ile adı aşk haberlerine karışan Derya Şensoy'un gerçek sevgilisi Seçkin Özdemir olduğu iddia edildi.

Geçtiğimiz günlerde Kenya'ya giden Derya Şensoy, burada safari yaparken çekilen fotoğraflarını kendisine ait instagram profilinden paylaştı.

YAKIŞIKLI OYUNCUNUN FANLARI BU İLİŞKİYİ ONAYLAMADI...

Derya Şensoy'la aynı gün ve saatlerde Kenya'da olan isim ise kendisi gibi oyuncu olan Seçkin Özdemir'di.

Derya Şensoy ile Seçkin Özdemir'in Kenya'da yaptıkları aşk safarisi; ikilinin hayranları tarafından da fark edildi.

Derya Şensoy'un sevenleri Seçkin Özdemir'le beraberliğine onay verirken; yakışıklı oyuncunun fanları Şensoy'u instagram'dan yerden yere vurdu.


Soyunan soyunana bu da Alman bombası.

Noelle Mandolini... ALMANLARIN ESMER BOMBASI!...

Playboy dergisinin Mayıs sayısına soyunan Düsseldorf'lu model çıplak pozlarıyla parladı....

Almanya'nın esmer bombası Noelle Mondolini...

Playboy dergisinin Mayıs sayısına soyunan seksi manken dikkatleri üzerine çekti...

1991 doğumlu 1.71 boyundaki Alman modelin ölçüleri 94-63-93




Seyyal Taner güldür güldür.

Show TV'nin her hafta sürprizlerle ekrana gelen eğlence programı Güldür Güldür Show'a bu hafta; Ebru Şallı, Kuşum Aydın ve Seyyal Taner konuk oluyor!

Okulun en yaramaz öğrencisi Bilal disiplin kuruluna çıkıyor... 

Bilal disiplin cezası almaktan kurtulabilecek mi? Bilal'i okuldan atmaya kararlı olan müdür Şevket amacına ulaşabilecek mi? Ebru Şallı'nın sahnede ne işi var? 

Köy düğününde oğullarına kız bakan Fikri ve Mehtap istedikleri kızı bulabilecek mi? 

Halaydaki kızların tek tek ortadan kaybolması ile Burcu Ağa'nın bir ilişkisi var mı? Seyyal Taner ile konunun ne alakası var? 

Sabah Sabah Cinayet'te Yeter Canlı dertlere derman olmaya geliyor? Yeter Canlı, kocası evden kaçan Burcu'nun derdine derman olabilecek mi? İbrahim neden evi terk etti? İbrahim'in iş ortağı Kuşum Aydın elinde silahla stüdyoyu basarsa neler olur? 
ldür.
Bir şirkette çaycı olan çalışan Şevket ortalığı birbirine düşürecek? Şevket'in verdiği bilgilerle birbirine düşen Nezaket, Mehtap ve İsmail'in arası düzelecek mi? Genel Müdür Yeter çalışanlar birbirine girince ortalığı nasıl sakinleştirecek? 

Hepsi ve bolca kahkaha bu hafta Güldür Güldür Show'da!

GÜLDÜR GÜLDÜR SHOW, 29 Mayıs Perşembe akşamı saat 20.00?de yeni bölümü ile Show TV'de!

Teknede dudak dıdağa aşk fantazisi.

Bodrum'un en çok konuşulan çiftlerinden 'bay ve bayan vücut' Tuğba Ekinci ile sevgilisi Mesut Aksu'nun Bodrum tatilleri devam ediyor.

Önceki gün Cennet Koyu'nda tekne sefası yapan ikili, görenleri şaşırttı. İlk olarak denize girerek ferahlayan çift, daha sonra teknelerinin her bir yerinde samimi görüntüler sergilediler.

Sevgilisinin mayosunun ipini çözerek bol bol güneş kremi sürerek masaj yapan Mesut Aksu, daha sonra mükafat olarak öpücüğe boğuldu. Uzun uzun sevgilisini öpen Tuğba Ekinci, seksi görüntüler sergilemekten de geri kalmadı.




Büyük deprem ne kadar yakın?

Son günlerde depremler neden arttı?

Gökçeada yakınlarındaki 7,2'lik büyük depremin ardından depremlerin ardı arkası bir türlü kesilmiyor. Dün akşam Kars, Çanakkale ve Erzurum'da bir deprem meydana geldi. Dün sabaha karşı gelen depremlerin ardından halk büyük bir paniğe kapıldı.

Büyük deprem olacakmı? Evet son günlerde bütün herkesin aklında bu soru var. İstanbul'da yıllardır beklenen büyük deprem bu yaz olacakmı? Saros açıklarında meydana gelen 7,2'lik depremin ardından başlayan artçı depremler bir türlü son bulmuyor.



24 Mayıs'ta Türkiye'nin birçok ilinde hissedilen Gökçeada merkezli depremden sonra dün akşam Saros Körfezi, Erzurum ve Kars da deprem oldu. Saros Körfezi'nde Richter ölçeğine göre 4.5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Erzurum ve Kars'ta da gece boyunca sarsıntı kaydedildi. Sabaha karşı olan depremlerden dolayı bölge halkı rahatsız ve tedirgin. Ege Denizi'nde hergün artçı depremler meydana geliyor ve bölge halkı depremlerden dolayı korku içinde.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, saat 06.59′da merkez üssü Saros Körfezi olan 4.5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem, Çanakkale şehir merkezi ve bazı ilçelerinde hafif şekilde hissedildi. Yerin 13.3 kilometre derinliğinde meydana gelen depremin ardından 2.2 ile 2.1 büyüklüğünde iki deprem daha meydana geldi.

ÇANAKKALE - KARS - ERZURUM SALLANDI!

Merkez üssü Eceabat açıkları olan ve saat 06.59'da 4,1 büyüklüğünde meydana gelen deprem nerelerde hissedildi. Çanakkale'de deprem - son dakika!Çanakkale'nin Gökçeada İlçesi açıklarındaki Saros Körfezi'nde Richter ölçeğine göre 4.5, Kars'ın Selim İlçesi yakınlarında ise 4.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi.Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, saat 06.59'da merkez üssü Saros Körfezi olan 4.5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 13.3 kilometre derinliğinde meydana gelen depremin ardından 2.2 ile 2.1 büyüklüğünde iki deprem daha kaydedildi. Deprem, Çanakkale şehir merkezi ve bazı ilçelerinde hafif hissedildi.Saat 03.03'te merkez üssü Erzurum Şenkaya olan 4.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi.Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı verilerine göre, saat 03.03'te merkez üssü Erzurum'un Şenkaya ilçesi olan yerin 5.16 kilometre derinliğinde 4.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi.Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, saat 03.03'te meydana gelen depremin merkez üssünü Kars'ın Selim ilçesine bağlı Başköy, büyüklüğünü ise 4.2 olarak açıkladı.Kars'ın Selim İlçesi yakınlarında ise 4.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi.Saat 03.03'te ise, merkez üssü Kars'ın Selim İlçesi'ne bağlı Başköy olan Richter ölçeğine göre 4.2 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Yerin 8.3 kilometre derinliğindeki deprem hasara yol açmadı. Yerin 13.3 kilometre derinliğinde meydana gelen depremin ardından 2.2 ile 2.1 büyüklüğünde iki deprem daha meydana geldi.

Deprem, Çanakkale şehir merkezi ve bazı ilçelerinde hafif şekilde hissedildi.

KARS DA SALLANDI

Saat 03.03’te ise merkez üssü Kars’ın Selim İlçesi’ne bağlı Başköy olan Richter ölçeğine göre 4.2 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Yerin 8.3 kilometre derinliğindeki deprem hasara yol açmadı.

ERZURUM DA AYNI SAATLERDE SALLANDI

Erzurum’un Şenkaya ilçesinde de saat 03:03′te Richter ölçeğine göre, 4.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Sütun bacaklı rahibeler.

Konuşan fotolarda ki algılar bazen yanıltıcı olabilir.

Komşu Oteldeki 6 metrelik tesettür duvarı müşterileri kaçırdı.

'Tesettür duvarı' iki oteli birbirine düşürdü'

Muğla'da muhafazakar müşterilerine hizmet verecek olan bir otel, yanındaki otelle arasına 6 metre yüksekliğinde demir konstrüksiyon yaptırınca otel sahipleri birbirine düştüler.

Muğla'nın Marmaris İlçesi Turunç Mahallesi'nde denize sıfır konumda bulunan ve muhafazakar müşterilere hizmet verecek bir otelin sahipleri havuza giren müşterilerini diğer otelde kalanların görmesini engellemek için araya 6 metre yüksekliğinde demir konstrüksiyon yaptırarak üzerini brandayla kapattı. Diğer otelin sahibi Bozkurt Uslu, komşu otelin uyarılara aldırmaması üzerine belediyeyi arayarak aradaki brandayı söktürdü.

Kocaeli'de Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başkanlığı yapan ve geçen dönem CHP'den Büyükşehir

Belediye Başkan aday adayı olan Bozkurt Uslu'nun başı komşu otelle derde girdi. Marmaris'e 20 kilometre uzaklıktaki Turunç'ta 30 yıldan bu yana Barbaros Beach Hotel'i işleten Bozkurt Uslu her şeyin 4 ay önce başladığını belirterek şöyle dedi:

"Yanımızdaki otel 3-4 ay önce el değiştirdi. Önceki sahipleriyle iyi ilişkiler içindeydik, iyi komşuyduk. Otellerimiz arasında 3 metrelik mesafe var. İki otel arasına yüksekliği 6 metreyi geçen bir demir konstrüksiyon yaptırmaları otelimizin orman manzarasını kapattı. Nedenini sorduğumuzda müşterilerinin dışarıdan gözükmemesi gerektiğini söylediler. Turunç halkı şaşkın. Kendilerini insanlık namına defalarca uyardık. Bir netice alamayınca belediyeden yardım istedik ve brandayı 10 gün sonra kaldırabildik."


REZERVASYON İPTALLERİ BAŞLAMIŞTI

Bozkurt Uslu, otelde kalan müşterilerinin şikayetlerinin İngiltere'ye kadar ulaştığını da belirterek, şunları anlattı:

"Müşterilerimiz bu durumu önce bana, sonra Marmaris'teki acenteye hatta İngiltere'ye şikayet etti. Bir sonraki sözleşmelerim iptal olmak üzereydi. Bizim plajımızda da insanlar birbirine saygılı olarak ister, mayo ister, haşema ile denize girerler. Benim hiçbir müşterim o otelin havuzundakilere bakmaz. Bu çok üzücü bir durum. Yapılan insanlığa, komşuluğa ve ekmeğe saygılı değil. Araya ağaç dikip büyümesini beklemekten bile söz ettiler. Kendi alanları içlerinde kalmak şartıyla bize zarar vermeden başka yöntemler kullanabilirlerdi."

Henüz ismi belirlenmeyen fakat tesettür oteller listesinde yer alan yeni otelin yetkilileri DHA muhabirinin görüşme istemini kabul etmedi, "Açıklama yapma hakkımızı kullanmıyoruz" diye yanıt verdi. Otel ve çevresinde de çekim yapılmasına da izin verilmedi.

2014 de sağlık'ta büyük zamlar geldi.

TÜİK verilerine dayanarak yapılan araştırmaya göre, 17 sağlık madde fiyatının tamamında artış yaşandı. Sağlık madde fiyatlarında en dikkat çeken artışlar yüzde 6,71 artışla sezaryen ücretlerinde oldu.


Artık Parası olmayana sağlık hizmeti de yok

2014 yılı Ocak ayında 989,37 TL olan sezaryen doğum ücretleri 2014 yılı Nisan ayında 1055,78 TL'ye çıktı. Yüzde 5,86 artışla ameliyat ücreti oransal değerlendirmede ikinci en fazla artan sağlık madde fiyatı oldu. Diş dolgu ücreti 2014 yılı Ocak ayında 86,58 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 90,66 TL'ye yükselerek yüzde 4,71 arttı. Diş çekme ücreti 2014 yılı Ocak ayında 55,20 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 58,13 TL'ye yükselerek yüzde 5,30 arttı.

 Normal doğum ücreti 2014 yılı Ocak ayında 809,37 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 851,55 TL'ye yükselerek yüzde 5,21 arttı. Hastane yatak ücreti 2014 yılı Ocak 118,10 TL iken 2014 Nisan ayında 119,78 TL'ye yükselerek yüzde 1,42 arttı. İlaç ücretleri 2014 Ocak ayında 9,88 TL iken bu rakam 2014 yılı Nisan ayında 9,92 TL'ye yükselerek yüzde 0,46 arttı.

"MAAŞLARA YAPILAN ZAMLAR 4 AYDA YOK OLMA NOKTASINA GELDİ"

Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, araştırmaya ilişkin ANKA'ya yaptığı değerlendirmede, maaşlara yapılan zamların 4 ayda yok olma noktasına geldiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Her şey zamlanıyor; fakat enflasyon farkını istemeyen Memur-Sen'in imzaladığı toplu sözleşme nedeniyle memurun maaşı eriyip gidiyor. Önümüzdeki aylarda da memur maaşları enflasyona yenik düşecek. Ekonomi çevrelerinin yıllık enflasyonun çift haneli rakamlara ulaşacağı sözlerini de değerlendirdiğimizde memurların zammı enflasyon karşısında buharlaşacak."

Liman işçileri açlık grevinde.

Liman işçileri açlık grevi başlattı
Kocaeli’de bulunan Derince Limanı’nın özelleştirilmesine karşı çıkan Liman-İş Sendikası üyesi 24 yıllık liman işçisi Ali Erdoğan açlık grevine başladı.

Kocaeli’de bulunan ve TCDD’ye ait olan Derince Limanı'nın 39 yıl süreyle özelleştirilmesi sürecinde teklif verme süresi yarın (Çarşamba) sona erecek. Geçtiğimiz hafta özelleştirme ihalesine karşı çıkan Liman-İş Sendikası’na bağlı liman işçileri çadır kurarak direnişe başlamıştı. Limanda 24 yıldan beri çalışan Ali Erdoğan ise bugün açlık grevine başladı. İlerleyen günlerde diğer işçilerinde açlık grevine katılması bekleniyor.

ÖZELLEŞTİRİLMESİN DİYE

Greve çıkan işçiye sendika yöneticileri de destek verdi. Derince Limanı önünde açlık grevine çıkan Ali Erdoğan yaptığı açıklamada, “Bizim burada olmamızın amaçları belli.  Özelleşmesin diye birilerine peşkeş çekilmesin diye. Sadece liman satılmıyor. Deniz de satılıyor. Büyük bir kısım dolgu oluyor. Özelleştirmeye karşıyız. Daha önce de aklıma gelmişti, ama o cesareti bulamamıştım kendimde. Muhakkak birileri bir şeyler yapmalı. Bir hafta boyunca açlık grevinde olacağım. Benden sonra da açlık grevine çıkan arkadaşlarım olacaktır” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu: "Bi git be adam"

Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “Senin defolup gitmen lazım” dedi.

KILIÇDAROĞLU'NDAN ERDOĞAN'A "SENİN DEFOLUP GİTMEN LAZIM"

Partisinin grup toplantısında konuşma yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan Tayyip Erdoğan’a sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu Erdoğan için “3 gün sussa Türkiye’de huzur olur. Her gün konuşuyor her gün kavga. Sürekli bir gerginlik ortamı yaratılıyor ve belli siyasi partiler bunlardan beslenmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.

 CHP lideri Kılıçdaroğlu “Toplumu bölüyor, renklere tahammül edemiyor. Senin defolup gitmen lazım” ifadelerini kullandı. Okmeydanı’nda yaşananlara da değinen Kemal Kılıçdaroğlu “Yüzü maskeli elinde silah olayları çıkaranlar kimse bunları çıkarsınlar. Gezi olaylarında TOMA’ya Molotof atan polisleri gördük. Hükümetin bir an önce bunu çıkarması lazım” dedi.

​Huzur istiyoruz ama huzurlum bir Türkiye yok. Bu kötü günler arasında bize bir armağan hediye edildi. Nuri Bilge Ceylan Cannes’da Altın Palmiye aldı. Onunla gurur duyuyoruz. Onun filmlerinin her karesi bir sanat eseri gibidir. İzlerken duygulanırsınız. Fazla konuşma yoktur ama kendinizi filmin içinde hissedersiniz. O bir sinema bilgesidir. Tekrar yürekten kutluyorum bize armağan ettiği ödül için.

Taşeron işçiliğin kaldırılmasını isteyen tek parti CHP’dir. Taşeron işçilik döneminin bitmesi lazım. Defalarca bütün mitinglerde bunu dile getirdim. TBMM binası dahil bütün kamu kurumlarında taşeron işçi çalıştırılıyor. Sendikalara sesleniyorum. Taşeronluğa karşıysanız adresiniz CHP’dir. Taşeronluğu Türkiye’ye bela eden bu düzeni savunacak mısınız savunmayacak mısınız? Soma eylem yapan bütün işçi kardeşlerimizi yürekten kutluyorum. Sizin emeğinizi satan sendikacılara sakın güvenmeyin. Her zaman sizin yanınızda olacağız.

İKİ MİLYON TAŞERON İŞÇİYE SESLENİYORUM

Ama hala gidip de sizin emeğinizi sömüren, örgütlenmenize engel olan bir siyasal partiye destek verirseniz başınıza daha çok şey gelecek. Hep beraber ağlayacağız ama ağlamak çözüm değil. Çözümü beraber üreteceğiz. AB’de, ABD’de, Japonya’da hangi haklar varsa Türkiye’de de o haklar olsun diyoruz biz. 2 milyon taşeron işçiye tekrar sesleniyorum. Kimse kusura bakmasın. Sizin yeriniz, sizin ocağınız CHP’dir. Siz halktan birisiniz. Sizin haklarınızı arıyoruz. Ne arıyorsunuz sağda solda. Umut mu bekliyorsunuz. Onlardan size umut yok. onların kendisi köşeyi dönmeyi istiyor.

Ölen kardeşlerinizin mücadelesini yapmak zorundasınız. Onlar da işçiydi siz de işçisiniz. Onlar da çalışıyorsunuz siz de çalışıyorsunuz ama emeğinizi sömürtmeden. Yeriniz artık bellidir. Geleceksizin. eliniz mahkum. Ya sömürülmeye katlanacaksınız ya da ben de emeğimin hakkını almak istiyorum diyeceksiniz.
Türkiye riskli bir sürecin içine girdi. Gerginlik yaşanıyor ülkede. Kullanılan dil gerginliği besliyor. Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur ama biz tekerlek kırılmadan önce yol gösteriyoruz. Siyasetçinin sorumluluğu aydınlardan biraz daha fazladır. Çünkü temsil yetkimiz var. Halktan oy almışız. Kendisi sorun olan iktidara karşı çözüm üretmeliyiz.

“ÜÇ GÜN SUSSA ÜLKEDE HUZUR OLUR”

Emin olun 3 gün sussa Türkiye’de huzur olur. Her gün konuşuyor her gün kavga. Sürekli bir gerginlik ortamı yaratılıyor ve belli siyasi partiler bunlardan beslenmeye çalışıyor. Biz muhalefete görevimizi yapıyoruz. Hükümet ülkeyi akılla yönetmeli öfkeyle değil. Kendisiyle kavga eden bir siyasal anlayış olabilir mi?

“GERGİNLİK OLMASIN DİYE BAZI HATALARI GÖRMÜYORUZ”

Toplumda kutuplaşma gerginlik omasın diye çok hassas davranıyoruz. Bazı hataları toplumda fazla kutuplaşma olmasın diye görmüyoruz. Soma olaylarında Gezi olaylarında toplumda kutuplaşma olmasın diye çok hassas davrandık.
Biber gazını copları bizim milletvekillerimiz yedi. Neden? Vatandaşın çocuğu dövülmesin biber gazı yemesin diye. Yanlış mı yapıyoruz biz acaba.

Yüzü maskeli elinde silah olayları çıkaranlar kimse bunlar bunları çıkarsınlar. Biz bunlara karşıyız. Her zaman söyledim yine söylüyorum. O kişiler acaba kim? Gezi olaylarında TOMA’ya Molotof atan polisleri gördük. Şimdi toplumda bu kutuplaşmayı yaratanlar kimler. Hükümetin bir an önce bunu çıkarması lazım.
Ben 68 kuşağındanım. Hep ülkemin bağımsızlığını savundum, huzuru savundum. 1960 ihtilali sonrası üç siyasetçiyi darağacına gönderdik. o dönem belki birileri alkışladı ama bugün siyasetçilerin idam edilmesinin ne kadar yanlış olduğunu hepimiz görüyoruz.

Daha sonra üç gencimizi idame gönderdik. Neden? İntikam hırsıyla.
Biz yaşananlardan ders çıkarmak zorundayız. Uygar dünya yaşadığı acıları bir toplumsal kazanıma dönüştürdü.
Biz tarihten ders almadık. O acıları toplumsal kazanıma dönüştüremedik. birileri geldi bizi geçti biz toplumu ayrıştırarak yeni fay hatları yaratarak toplumu bölüyoruz.
Bugün cumhuriyet tarihinin en büyük kırılmasıyla karşı karşıyayız. Toplum ayrışmış durumda. Ayrıştıran bölen halkı kullanan halkı kendisine köle haline getiren siyasetçiler.

Eğer siz karşınızdaki insanı insan yerine koyup onun derdini acısını bilirseniz, acısını paylaşabilirseniz toplumsal kazanım yakalarsanız. Ama onu ötekileştirirseniz yakalayamazsanız. Siz düşünebiliyor musunuz empati kuramayan bir siyasetçi? Onu oy makinesi olarak gören bir siyasetçi. Onun sorunlarına çözüm üreten değil. Türkiye onları aşmak zorundadır.. Yeni bir Türkiye’yi yaratacağız. Farklılıklarımız var mı elbette var. Ama onları zenginlik olarak göreceğiz. Eğer siz birisini ötekileştirirseniz, yaptığınız tüm haksızlıkları meşrulaştırmış olursunuz.
İnanç açısından, mezhep açısından ötekileştirir ve ondan sonra söyleyeceklerine meşruluk kazandırmaya çalışır. Bakın tarihe. Biz bunlardan ders çıkardık mı? Hayır ders çıkarmadık. Her seferinde başa dönüyoruz. Biz kalkınamıyoruz, büyüyemiyoruz.

Kendi iç sorunlarıyla sürekli kavga eden bir siyaset anlayışını bir tarafa bırakmak zorundayız. Bizde güzel bir laf var “Susma sustukça sıra sana gelecek” işçilerimizin söylediği.
Sadece sizin sorunlarınızı değil Türkiye’deki bütün işçilerin sorunlarını çözmeye talibiz. Emeklinin sorunu, çiftçinin sorunu, işçinin sorunu, ev hanımlarının sorunu hepsini çözmeye kararlıyız.
Ama bu slogan ne zaman atılıyor? Sıra onlara geldiği zaman atılıyor. Oysa bizim inancımızda haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır deniyor. Haksızlıklara karşı susmayacaksın.

“BU SENDİKA DÜZENİNİ, SENDİKA AĞALIĞINI YIKACAĞIZ”

Ben isterdim ki TEKEL işçileri Kızılay’da dövüldüğü zaman Türkiye’nin bütün işçileri Ankara’da olsun. ben isterdim ki Soma’da 301 işçi hayatını kaybederken bütün sendikalar orada olsun. Ama bunlar olmuyor. İşçi kardeşim size sözüm var, bu sendika düzenini, sendika ağalığını yıkacağız ve onlardan da hesap soracağız.
Ayrışmadan söz ettik, kamplaşmadan söz ettik. Siz kamplaştırırsanız renkleri yok edersiniz. Bir siyah kalır bir beyaz kalır. Oysa güneş bile yedi renkli. Neden politikacı sert bir dil kullanıyor? Neden umut vaat etmiyoruz. Neden hep kavga ediyoruz. Neden ağzını açtığı zaman tepeden tırnağa hakaretlerle bu insanı maruz kalıyor. Bakın 301 işçi hayatını kaybetti. Ben de Soma’ya gittim. Bir kadıncağız bize sitemini yaptı. Yanımdakine de bu kadıncağız haklı dedim.

“ÖRNEK VERDİĞİ TARİHTE DAHA AMPUL İCAT EDİLMEMİŞTİ”

Sonra bir de bu ülkenin başbakanlık koltuğunda oturan zatta gitti. Evet gitmesi gerekir. Gayet güzel, bakın 301 kişi hayatını kaybetmiş. Yaş ortalaması 10 olan 432 çocuk yetim kalmış. Eşler yok, evlatlar yok. Büyük acı yaşanıyor. Bu gidiyor, sanki miting meydanı gibi kürsüyü koyuyor, başlıyor konuşmaya. Doğal bir ölüm kabul ediyor. Madenciliğin fıtratında doğasında böyle ölümler var diyor ve 1870’in 60’ın İngiltere’sinden örnek veriyor. 1860’da Abdülmecit tahtta ve ampul icat edilmemiş. Sen nasıl bu örneği verirsin. Bundan sonra Soma ayağa kalıyor. Herkes itiraz ediyor, yuh çekiyor. Efelenerek vatandaşın üzerine yürüyor. Yuh çekersen tokadı yersin diyor.

“SENİ TOKATLAYAN ADAMIN HALA ARKASINDAYSAN ORAYA BEN ÜÇ NOKTA KOYUYORUM”

“Yahudi dölü” diye ona hakaret ediyor. Sonra 4 bin polisle gidiyor ve de markete sığınmak zorunda kalıyor. Sonra marketteki bir vatandaşı da tokatlıyor. İlk kez bizim tarihimizde, bir ülkenin başbakanı kendi vatandaşını tokatlıyor. Bu ülkenin insanlarının 76 milyonun vicdanına sesleniyorum. Seni tokatlayan adamın hala arkasındaysan oraya ben üç nokta koyuyorum. Kimse kusura bakmasın.
Böyle bir şey olabilir mi? Bu şu demek, gidiyorsunuz cenaze evine başsağlığı dilemeye. Cenaze sahibine hakaret ediyorsunuz, bir de dövüyorsunuz. Biz oraya acıları paylaşmak için gittik. Onlar itiraz eder elbette eder. Düne kadar kim dinledi onları? Adam yerine bile koymadılar. Gideceksiniz çalışacaksınız dediler.

Çatı adayı Erdoğan'ı üzecek.

"ÇATI ADAY" ERDOĞAN'A İLK MAĞLUBİYETİNİ TATTIRACAK

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Başbakan Erdoğan'ın 'Çatı aday' konusuyla ilgili yaptığı "Aslında Pensilvanya'daki zat uyuyor ama onun da üniversite diploması yok" sözlerine tepki gösterdi.'

Hamzaçebi, "O otursun kendisine baksın. Kendisi Cumhurbaşkanı olamayacaktır. Olmanın hesaplarını yapıyor, müzakerelerini yapıyor, ittifaklar arıyor. Ama Recep Tayyip Erdoğan ilk büyük yenilgisini bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde alacaktır" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, TBMM'de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Hamzaçebi, 'Çatı aday' konusunu değerlendirdi. Hamzaçebi, "Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi adayı olarak da bakmamak gerekir buna. Bu aday başka bir partiden de olabilir. Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partili bir adayı tarif etmiyoruz. Böyle bir tarifimiz yok. Milliyetçi Hareket Partisiyle buluştuğumuz çok temel bir nokta var; Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmamalıdır" dedi.

Hamzaçebi, "Cumhurbaşkanı bütün toplumun birliğini temsil eden bir kişidir, bir partinin adayı değildir" diyerek, şöyle devam etti:

"Şüphesiz bir partiye mensup olabilir ama seçildiği andan itibaren Cumhurbaşkanı Anayasamıza göre tarafsız olmak zorundadır. Biz tarafsız cumhurbaşkanını tarif etmeye çalışıyoruz. Seçildiği anda partisiyle bir bağı varsa bu kesilecek ve toplumu temsil edecek. Çatı direkler, sütunlar üzerine yükselir. Direklerden herhangi biri olmaz veya eksik olursa sadece bir partinin oyuyla seçilip de ve o partiyi temsil eden bir kişi olarak hareket ederse bunun adı cumhurbaşkanı olmaz, partili bir cumhurbaşkanı olur, bu çatıda ayakta kalmaz çöker. Dolayısıyla aday bu şekilde olmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi adayı olarak da bakmamak gerekir buna. Bu aday başka bir partiden de olabilir. Cumhuriyet halk Partili ve Milliyetçi Hareket partili bir adayı tarif etmiyoruz. Böyle bir tarifimiz yok. Milliyetçi Hareket Partisiyle buluştuğumuz çok temel bir nokta var Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmamalıdır. Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu Bir Türkiye, özgürlüklerden uzaklaşmış, insan hak ve özgürlüklerini kilitlemiş, bunların önüne engel koymuş tutsak bir Türkiye demektir. Bu kadar yolsuzluğa, şaibeye bulaşmış bir kişi Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı makamına layık değildir."

'MHP İLE ÖNEMLİ OLAN İLKELERDE MUTABIK KALMAK'

"MHP ile bir temas başladı mı?" sorusuna Hamzaçebi, "Temas, bir şekilde olur. Önemli Olan ilkelerde mutabık kalmak" diye cevapladı.

Hamzaçebi, Başbakan Erdoğan'ın 'Çatı aday' öneriyle ilgili yaptığı "Aslında Pensilvanya'daki zat uyuyor ama onun da üniversite diploması yok" sözlerinin hatırlatılması üzerine ise şöyle konuştu:

"Kendisi mi düşünüyordu acaba, herhalde espri yapmıştır. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. O otursun kendisine baksın. Kendisi Cumhurbaşkanı olamayacaktır. Olmanın hesaplarını yapıyor, müzakerelerini yapıyor, ittifaklar arıyor. Ama Recep Tayyip Erdoğan ilk büyük yenilgisini bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde alacaktır. Ben buna inanıyorum."

Başbakan Erdoğan'ın 'Cadı avı' açıklamasına yönelik Hamzaçebi, "Amerika'da bir dönem 50'li yıllarda McCarthy dönemi vardı. O döneme benziyor. Yapsın bakalım. Türkiye hukuk devletidir. Bugün hukuku, egemenliği gücü altına almaya çalışan bir Tayyip Erdoğan vardır. Ama Türkiye'de hukuku milleti teslim alamayacaktır. Bu o kadar kolay değildir. Hukuk vardır. Kanunlarla kamu görevlilerinin görevlerine son verebilir, bunları yapıyor HSYK'da yaptı, başka kurumlarda yaptı. Bunların döneceği yerler vardır. En son milletten dönecektir. Sanmasın ki Bu yüzde 43 oy, onun antidemokratik otoriter uygulamalarına destektir. Hayır, hala 43 oyu yanlış yorumlayan bir Başbakan vardır."

Yeni tüketici kanunu tüketicileri bankaların insafına terkediyor.

Bankalar her türlü ücret ve komisyonu istediği gibi müşterisinden alabilecek!

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun bugün yürürlüğe giriyor. AKP Hükümeti’nin ‘devrim niteliğinde düzenlemeler içeriyor’ dediği kanun ile ilgili Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar BirGün'e konuştu.

BANKALARDA HER ŞEY PARA OLACAK

Çakar, “Bankalar artık her ücreti, komisyonu ve masrafı isteyebilecek” dedi. Çakar, bunun yolunu açan maddeyi şu şekilde açıkladı: “Yasa’ya konulan 4.maddenin 3.fıkrası, 'Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün ve hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.”

Çakar, usul ve esas düzenleme işinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na devredilme işinin “Kurda, kuzu emanet etmek olduğunu söyledi. Eski yasada böyle bir hüküm olmadığının altını çizen Çakar, “Yasallaşan bu haksız ücret, komisyon ve masrafların büyük çoğunluğu kesinleşecek ve yasal olarak alınmaya başlanacak. Böylece, yenilerinin de önü açılacak. Vatandaşların bankalarca soyulmasının önü açılacak. Bankalar yaptıkları her iş ve işlem başına ayrı ayrı ücret alabilecek” diye konuştu.

BANKALARA BÜYÜK KIYAK YAPILDI

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yer alan her türlü ücret, komisyon ve masrafların bankalar tarafından alınabileceğine ilişkin hükmün yasadan çıkartılması gerektiğine vurgu yapan Çakar, “Bizler bu yasanın taslak halinde yer alan, ‘dosya masrafı, hesap ücreti alınmaz’ maddelerine karşı çıkarak, sadece faiz ücreti alınmalı, diğer bütün ödemeler kaldırılmalı, demiştik. Oysa bu yasa ile görüyoruz ki hükümet bankalarla masaya oturmuş ve onların talepleri doğrultusunda bir yasa çıkarmış” dedi.

TÜKETİCİNİN ELİNDEN ALINAN HAKLAR VAR
Yasaya göre, bankaların yanı sıra firmaların da korunduğunu söyleyen Çakar, “Ürünün değişim hakkı, yenisi ile değişim hakkı, ücretsiz onarım hakkı tüketicinin elinden alındı. Firma korunarak, yasa ile geriye dönüş yaşandı. Bu da bu yasanın ‘devrim değil, ‘karşı devrim’ olduğunun ispatıdır’” dedi. Çakar, eski kanun ile yenisini şu şekilde karşılaştırdı:

**Tüketiciye ayıplı mal satıldığında tüketici, ürünün bedelini geri alır, ürünü yenisi ile değiştirir, ürünü ücretsiz değişim yapar, ürünün fiyatı değerinde başka bir mal alır şeklindeki haklar değişti. Bunun yerine muallak ifadelerle firmalar güvence altına alındı. Eskiden ürün arızalı çıktığında ücretsiz tamir yapılabilirken şimdi, ‘aşırı masraf çıkmazsa ürün tamiri yapılır’ deniliyor. Aşırılık nasıl belirlenecek belli değil. **Eski kanuna göre, ‘tüketici ürünün yenisini istiyorum’ dediğinde değişim yapılırdı. Kanun artık, ‘imkan varsa değişim yapılır’ diyor. Firma ‘imkan yok’ dediğinde ne olacağı da belli değil.

Utanmazlığın resmini yapabilir misin Abidin?

Erdoğan, dünkü grup konuşmasında birçok ismi ve Alevi yurttaşları hedef aldı. Hüseyin Aygün, Erdoğan’a ‘Çağımızın Muaviyesi’ diyerek yanıt verdi. Erdoğan’a verilen Soma tablosu tepki çekti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP grup toplantısında konuştu. Erdoğan, yaptığı konuşmada yine toplumu gerecek sözler sarfetti. Başbakan Erdoğan’a TBMM’deki konuşmasının ardından madencilerle birlikte görüldüğü bir tablo hediye edildi. 2012 Temmuz’unda da Başbakan Erdoğan’a Ak Parti Van İl Kongresi’nde depremin simgesi olan Yunus Geray’ın fotoğrafı verilmişti. Erdoğan’ın konuşmasında satır başları şöyle:

MEVZUYU HALA ‘ANLAYAMADI’
»İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan eylemler. Neymiş? Ağaçlar sökülüyormuş. Düğmeye basılıyor, legal illegal örgütler huzuru bozacak bir noktaya bu işi ulaştırıyorlar. Huzur istikrar ve ekonomi hedef alınıyor. Her gün sokaklarda şiddet vandallık görüntüsü. Ortada herhangi bir şey yok. Tek gerekçeleri ne? 12 tane ağaç.

SOMA’DA BİLE ‘ALEVİLER’ DEDİ
»Okmeydanı’nda eli kanlı terör örgütünün (DHKP-C) dışarıdan desteklenmediğini söyleyecek olan var mı? O malum Tunceli milletvekili başta olmak üzere CHP vekilleri o örgütün vekilleri gibi davranıyorlar. CHP Alevi vatandaşlarımızın duygularını istismar etmekten, onlar üzerinden çatışma senaryolarını beslemekten başka hiçbir şey yapmamıştır ve yapmaz. Alevi vatandaşlarımın da bu yaşananlardan rahatsız olduğunu biliyoruz. Alevi vatandaşlarım lütfen iki yüzlü siyasetçilere prim vermesinler.

»Biz alevi kardeşlerimizin sorunlarını bir istismar olarak kullanılmasına asla izin vermeyiz. Hızır paşalar asırlar öncesinde kalmıştır. Açılın kapılar şaha gidelim diye, medet arama dönemi de asırlar öncesinde kalmıştır. Türkiye’de kimin ne meselesi varsa o bizim meselemizdir.

»Soma’da yaşananlar. Yahu orada bile Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma’ya getiriyorlar. Niye? Bu defa da Soma’yı karıştıracaklar. Ben buradan Soma’daki maden işçilerine sesleniyorum. Bu CHP’nin bu bölücü terör örgütü yandaşlarının, legal yada illegal örgütlerin oyununa gelmeyin. Sizi bunlar yalnız bırakırlar.

»Yaşanan onca tahrike rağmen, Allah’a sonsuz şükürler olsun bu millet oyuna gelmedi. Bu yetmez, biz yeni Burakcan’ların terörün içine sokulan yeni Berkin’lerin Okmeydanı’nda olaylarda ölen Uğur’ların Ayhan’ların ölmesine yitip gitmesine tahammül gösteremeyiz.

»Bu hafta sonu Almanya’daydım. Oradaki Ali’siz Alevilere miting yapma izni verilmiş. Alınan önlemler başarılı olduğu için hiçbirisi arzusuna ulaşamadı. birgün.net

Küçük Ali Ağaoğlu'nun yaş günü partisi.

Ali Ağaoğlu, sevgilisi Petek Ertüre'den olan oğlu Ali Ege'nin 1. yaş gününü, Çırağan Palace Kempinski'de kutladı.

Ottoman Salonu'nunda 1. yaşını kutlayan Ali Ege'ye hediye yağdı. Küçük Ağaoğlu'nun 'kaleyi andıran' pastası da dikkat çekiciydi.

Ali Ağaoğlu,5. çocuğunun annesi Petek Ertüre Ali Ege'yi doğum hediyesi olarak 600 bin liralık pırlanta taşlı yüzük almıştı.


Google'dan şoförsüz araba

Google ‘gaz‘a geldi! Bu arabada ne pedal var ne direksiyon

TEKNOLOJİ devi Google, otomobil sektöründe yeni bir devrin kapılarını açıyor. Devrim gibi bir buluşa imza atam şirket, şoförsüz araba ürettiğini açıkladı.

Daha önce geliştirdiği kendi kendine giden arabada köklü değişikliklere giden Google'ın araçlarında 'dur' ve 'git' düğmesi olacak, direksiyon ve pedallar yer almayacak. Araçta bütün işi algılayıcılar yapıyor. Google'ın dağıttığı görüntülerde, araç küçük bir şehir arabasını andırırken, 'sevimli' bir ön yüzü bulunuyor.

 Geleneksel arabalarınki gibi kaputu olmayan iki kişilik elektrikli araç başlangıçta saatte en fazla 40 kilometre hız yapabilecek. Ancak şimdiden projeyi eleştirenler de var. Uzmanlara göre, insanlar arabayı kendileri kullanmayacağı için daha uzun yolculuklar planlayacak ve bunun sonucunda trafik daha da kontrolden çıkabilir.

NASIL ÇALIŞIYOR?

ARACIN işleyişinde Google'ın android sistemi kullanılıyor. Arabada, açma-kapama tuşunun yanında bir de panik halinde aracı tamamen durduracak acil durum düğmesi yer alıyor. Araçtaki aplikasyon üzerinden kişiler gidip-gelecekleri yerleri sisteme ekleyebiliyor. Ve algılayıcıların da devreye girmesiyle araba harekete geçiyor. Arabada kör noktaları tamamen ortadan kaldıran algılayıcılar, aynı zamanda iki futbol sahası ötedeki nesneleri de tespit edebiliyor.

27 Mayıs 2014 Salı

Milli Piyango satışa geldi.

Milli Piyango'ya 3 talip çıktı
'Şans Oyunları' özelleştirmesi için ön yeterlilik alan şirketler belli oldu

Milli  Piyango’nun özelleştirilmesi için geri sayım başladı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın yürüttüğü süreçte öne yeterlilik alan şirketler belli oldu. Şans Oyunları'nın 10 yıl süreyle lisans devri ihalesi için ön yeterlilik başvurusu yapan gruplar arasında Çek Cumhuriyeti merkezli KKCG'nin yer aldığı konsorsiyum, Net Şans Oyunları Yatırım-Hitay Yatırım Holding ortak girişim grubu ve Turkcell'in  bağlı ortaklığı Inteltek de bulunuyor.


Yatırım grubu KKCG, Emma Capital ve İtalyan şans oyunları şirketi GTECH  ile Milli Piyango ihalesine teklif vereceğini bugün açıkladı. KKCG'den yapılan açıklamada, konsorsiyumda bir Türk ortağın da yer alabileceği belirtildi.  Reuters’e bilgi veren kaynaklar Turkcell'in yüzde 55 bağlı ortaklığı İnteltek'in de ön yeterlilik başvurusu yapan şirketler arasında olduğunu söyledi.

Net Holding  dün yaptığı açıklamada, grup şirketi Net Şans Oyunları Yatırım'ın Hitay Yatırım Holding ile ortak girişim grubu (OGG) oluşturarak ihaleye katılacağını duyurmuştu. Net Şans-Hitay OGG'de Net Şans'ın payının yüzde 90, Hitay'ın ise yüzde 10 olduğu belirtilmişti.

"Şans Oyunlarının Lisans Verilmesi Suretiyle Özelleştirilmesi İhalesi", düzenleme hakkı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü'ne ait olan piyango, hemen kazan, şans topu, on numara, Süper Loto ve Sayısal Loto adlı şans oyunlarının lisanslarını içeriyor.

Ortak girişim gruplarının değişiklik yapılması için 12 Haziran'a kadar süre bulunan ihalede son teklifler 27 Haziran günü verilecek.

Sarışın maganda trafikte tartıştığı yaşlı kadını ezdi.

ABD’de Jill Hansen adlı sörfçü, trafikte tartıştığı Elizabeth Conklin’i evine kadar takip etti.



Conklin otomobilden çıktığı an gaza basan Hansen, 73 yaşındaki kadına çarptı. Bununla yetinmeyen sarışın psikopat, kadının üzerinden geçmek isterken, çevredeki bir işçinin arka camını kırmasıyla panikleyip, başarılı olamadı. Ağır yaralanan Elizabeth Conklin hastanede yaşam savaşı veriyor, Jill Hansen ise cinayette teşebbüs suçundan tutuklanarak cezaevine kondu.

Fenerbahçe Cas kararının iptali için mahkemeye başvurdu.

Fenerbahçe, İsviçre Federal Mahkemesi'ne CAS kararının iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açtığını KAP'a bildirdi.

Fenerbahçe Kulübü, Şampiyonlar Ligi'ne katılabilmenin yolunu açmak için hukuki süreç başlattı.

Sarı-lacivertliler, İsviçre Federal Mahkemesine, CAS kararın iptali ve yürütmenin durdurulması talepli dava açtı.

Fenerbahçe, CAS'ın verdiği karar sonrası Avrupa Kupaları'ndan 2 yıl men cezası almış, bu nedenle geçtiğimiz sezon UEFA Avrupa Ligi'ndeki mücadeleden çıkarılmıştı.

Bu sezon şampiyon olan Sarı-lacivertliler, CAS'ın kararının hem bozulması hem de kupalara gidebilmek için yürütmesinin durdurulması isteği ile İsviçre Federal Mahkemesine dava açtı.

Fenerbahçe başvurusunda gerekçe olarak, CAS'ın ülke içindeki maçlarda yaşananlarla ilgili karar verme yetkisi olmadığını öne çıkardı. Bunun kamu düzeni kuralına uygun olmadığı, maçlar uluslararası olmadığı için CAS'ın yargılama ve ceza verme yetkisi olmadığı savı ile açılan davanın Ekim veya Kasım ayında sonuçlanması bekleniyor.

Ancak Sarı-lacivertliler, Avrupa kupaları kuraları çekilmeden önce yürütmenin durdurulması kararı çıkartıp, Şampiyonlar Ligi kapısını açmayı amaçlıyor.

Helal genelev açacaklarmış!

‘Helal’ hayat kadını kriz yarattı

Dünya genelinde İslami konuları takip eden haber sitesi onislam.net Hollanda’da ‘Helal’ genelev açılacağını bildirdi. Ancak gelen tepkiler üzerine site haberi geri çekti. Ancak dünya basını haberi islami siteyi kaynak göstererek okuyucularına sundu.

Hollanda’nın Amsterdam kentinde, önümüzdeki aydan itibaren sadece “helal” Müslüman hayat kadınlarının çalışacağı bir genelev açılıyor. Üç imam da ‘Croissant Chaud’ (Sıcak Çörek) adı verilen genelevin açılabilmesi için onay verdi. Genelevin yönetici adayı Jonathan Swick, Croissant Chaud hakkında Belçika merkezli haber ajansı Nord Press’e açıklamalarda bulundu. Swick’in verdiği bilgilere göre genelevde geçerli olacak en sıkı kural, hayat kadınlarının uyuşturucu ve Alkol kullanımının yasak olması.

 Bu konuda herhangi bir ihmal olmaması için kadınlar her iki ayda bir kontrolden geçirilecek. Eğer kanlarında uyuşturucu ve alkole rastlanırsa, çalışma izinleri ellerinden alınacak. Sigara ve nargile ile ilgili bir yasak henüz bulunmuyor.

Ay sonunda açılacak

Swick, hayat kadınlarının günde 5 vakit namaz kılacaklarını söyledi. Çalışan kadının o sırada yanında müşterisi olsa bile, namaz kılmak için işine ara vermesi gerekecek. Helal genelevi konusunda kafalarda soru işareti yaratan durum, İslam kuralları gereğince evlilik dışı ilişki kurmak yasak olmasına rağmen, imamların bu geneleve nasıl izin verdiği. Bu ayın sonunda, bu maddelere başka çalışma koşulları da ekleneceği söylendi. Helal hayat kadınlarının ücreti, diğer iş arkadaşlarından yüzde 30 ila 50 arasında daha fazla olacak.

Hollanda nüfusunun yüzde 6’sı (yaklaşık 1 milyon) Müslüman. Nüfusa ek olarak her yıl on binlerce Müslüman turist ülkeyi ziyaret ediyor ve genelevlere ilgi gösteriyor.

Yayınlayan site olay oldu

Nord Press’in duyurduğu bu haber, sonrasında OnIslam.net sitesinde yayımlandı. Mısırlı bir grup gencin tüm ülkelere ve dinlere, Müslüman dünyasıyla ilgili doğru ve tarafsız bir haber sağlaması amacıyla kurulu bu sitede helal genelev haberinin yayımlanmasının ardından bütün haber siteleri OnIslam.net’i referans göstererek bu haberi yaydı.
Bunun üzerine site hemen genelev haberini sitesinden kaldırdı.

Siyasetiniz batsın yazık değil mi bu Annelere.

PKK’NIN ÇOCUKLARINI KAÇIRDIĞI AİLELER BDP’Yİ BASTI
Diyarbakır’da PKK’nın çocuklarını kaçırdığı aileler, bugün BDP il binasını bastı. BDP’lilerle çocukları kaçırılan aileleri arasındaki arbedeyi polis ayırdı,

Buradan çıkan aileler Dağkapı Meydanı’nda oturma eylemi başlattı. BDP yöneticileri ise PKK’ya katılımlarla ilgileri olmadığını belirterek, ailelerin tahrik edildiğini ileri sürdü.

Diyarbakır’da Endüstri Meslek Lisesi 9’uncu sınıf öğrencisi 15 yaşındaki Ö.Ç. ile berber çırağı olan kuzeni 15 yaşındaki B.Ç.’nin önceki gün PKK tarafından dağa kaçırıldığını söyleyen aileleri, bugün BDP il binasını bastı. İki kuzenin yakınları olan yaklaşık 10 kişilik grup, girdikleri bina içinde BDP’lilerle tartıştı. Çıkan arbedede tartaklandıklarını söyleyen aileler polis çağırdı. BDP binasına gelen çok sayıda polis, ailelerle BDP’lilerin kavgasını ayırıp, aileyi bina önünden uzaklaştırdı. Bu sırada aileler binadan ayrılırken, BDP’lileri alkışla protesto etti.

OTURMA EYLEMİ
BDP binasından ayrıldıktan sonra merkez Sur İlçesi’ndeki Dağkapı Meydanı’na gelen aileler burada oturma eylemi başlattı. Kuzenlerin babaannesi Guli Çetiner, Kürtçe ağıtlar yakarak torunlarının bırakılmasını istedi. Çetiner, "Ben kabul etmiyorum, çocuğumu istiyorum" dedi.
Lise öğrencisi Ö.Ç.’nin annesi Halime Çetiner, gözyaşları içinde oğlunun hasta olduğunu belirterek bırakılması istedi. Halime Çetiner, şunları söyledi:
"Oğlum şeker hastası, aynı zamanda astımı var. Oralarda perişan olur. İlaçlarını almazsa şekeri 300’e çıkar ve orada ölür. Benim oğluma bir şey olursa, sebebi onlardır. Oğlumu okulda aşılamışlar. Onları okullardan gönderiyorlar. Ben çocuğumu istiyorum."
’BEN ONU TÜP BEBEKLE YAPTIM’
PKK’nın kaçırdığı B.Ç.’nin anesi Saniye Çetiner de oğlunu tüp bebek yöntemiyle dünyaya getirdiğini belirterek, "Ben çocuğumu istiyorum başka bir şey istemiyorum. 3 gündür çocuğum yok. 3 gündür evimizde yas var. Pazar günü saat 16.00- 17.00 arası yemek yiyip çıkmış. Oğlum berberde çalışıyor. Bir arkadaşına mesaj çekmiş, demiş ’bizi götürüyorlar, biz gideceğiz’ demiş. Ben çocuğumu istiyorum" dedi.
Kaçırılan iki kuzenin aileleri daha sonra Dağkapı Meydanı’nda oturma eylemi başlatırken, kendilerine yakınları da destek verince sayıları 10’u buldu.

BELEDİYE ÖNÜNDEKİ AİLE SAYISI 11’E YÜKSELDİ
PKK tarafından çocuklarının kaçırıldığını iddia ederek Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde 19 Mayıs tarihinde oturma eylemine başlayan aile sayısı da, eylemin 9’uncu gününde 11’e çıktı. Çocukları dağa götürülen bazı aileler, çeşitli okullarda okuyan çocuklarına zarar gelmesinden endişe ettikleri için konuşmaktan ve görüntü vermekten kaçındı.

PKK’nın götürdüğü iddia edilen çocukların yaşı 14 ila 23 arasında değişiyor. Belediye binası önünde eylem yapan kadınlar, kendilerine destek vermek isteyen ve çocukları dağda olan çok sayıda aile olduğunu, ancak mahalle baskısı yüzünden buradaki eyleme katılamadıklarını söyledi. Bazı kadınlar sinir krizleri geçirip gözyaşlarına hakim olamazken, A.K.’nin annesi Yüksel Karaşin, oğlu bırakılıncaya kadar eyleme devam edeceğini, gerekirse açlık grevi başlatacağını, hatta kendisini yakabileceğini söyledi.
BDP’DEN AÇIKLAMA: GERİLLAYA KATILIMLA ALAKAMIZ YOK
BDP Diyarbakır İl Başkanlığı, çocukları PKK tarafından dağa kaçırıldığı gerekçesiyle parti binasına saldıran aileyle ilgili yazılı açıklama yaparak, hükümeti ve polisi eleştirdi. Açıklamada şöyle denildi:
"Bölgemizde kırk yıldır devam eden savaşın yegane sorumlusu olan TC. Tekçi devlet zihniyeti ve onun bugünkÜ yürütücüsü olan AKP hükümeti kanlı ellerini tekrar devreye sokmuşlardır. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz’uyla başlattığı barış süreci, AKP hükümeti tarafından sabote edilmektedir. Kürt halk önderi ve Kürt özgürlük hareketinin tüm sağduyu çağrılarına ve çabalarına rağmen, Türk devleti saldırılarına ara vermeden devam etmektedir. Kürt coğrafyasına kan deryasına çeviren Özel Harp dairesinin kirli ve kanlı oyunları Amed’te tekrar yüzünü göstermiştir. Faşist Türk polisinin provoke ettiği üç beş kendini bilmez kişi, BDP Diyarbakır il binasına saldırmıştır.

Kalekol yaparak parti binalarımıza saldırarak Kürt halkını yıldıracağını sanan AKP polisi şu an binlerce polisi ve zırhlı aracı ile il binamızı kuşatıp provokasyonlara zemin hazırlamıştır. Yalanhaber ve karalamalarla kamuoyunu yanıltılmaktadır. Halkımız ve partimiz karşı karşıya getirilmek istenmektedir. Özellikle barış süreciyle beraber provokatörler eliyle partimiz ve değerli halkımız karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Gerillaya katılımların bizim partiyle uzaktan yakından alakası olamadığını herkes bilmelidir."

BAŞSAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, PKK’nın çocukları götürüp alıkoymasıyla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Başsavcı Solmaz, "2014/16234 soruşturma numarası ile çocukları Lice’ye götürenler ve alıkoyanlar hakkında soruşturma devam etmekte olup, soruşturmanın safahati ve sonucu hakkında kamuoyuna bilgi verilecektir" dedi.
Anneler ne diyor?
Dİyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı önünde PKK’nın dağa götürdüğünü çocuklarını bırakmasını isteyerek eylemlerini sürdüren annelerin görüşleri şöyle:
EYLEMİ İLK BAŞLATAN ANNE
Belediye önünde ilk eylemi başlatan 15 yaşındaki H.G.’nin annesi Safiye Gündüz: "Kızım 23 Nisan’nda piknik bahanesiyle kaçırıldı. Selahaddin Eyubi Anadolu Lisesi 2’nci sınıf öğrencisiydi. 4 çocuğum var. Kocam Ahmet Gündüz, Kuzey Irak’ta inşaat taşeronu olarak çalışıyordu. Şimdi o da işini bırakmış şu an eylem yerinde bekliyor. 2’si kız, 2’si erkek 4 çocuğum vardı. Bir kızım dağa gitti, diğer çocuklarım başka şehirlerdeki çeşitli üniversitelerde okuyor. Kızımın bırakılmasını istiyorum."

’OĞLUNU DAĞDAN İNDİREN KADIN BİZE UMUT OLDU’
15 yaşındaki F.E.’nin annesi Filiz Eren: "Oğlum F., H. ile aynı sınıftaydı. 19 Mayıs’ta geldik, bugün 9 gün oldu. 23 Nisan’da birlikte pikniğe gitmişlerdi. Orada 5 çocuğu kaçırmışlardı. Ondan sonra bir kadın üniversite yolunda eylem yaptı, ’çocuğumu getirin’ diye. Sonra onun oğluyla birlikte 3 çocuğu serbest bıraktılar. Biz de bunu televizyonda duyduk umutlandık. H.’nin annesi ile birlikte belediye önünde eylem yapmaya karar verdik ve burada eyleme başladık. Mücadelemize devam edeceğiz."
15 yaşındaki A.B.T.’nin annesi Fatma Türk: "Oğlumu Ergani’den götürmüşler. Seçimden 2 gün sonra evden çıktı ve bir daha dönmedi. 8 çocuğum var. A.B. en küçük çocuğumdu. Oğlumu istiyorum onu geri getirsinler. Partiyle alakası yoktu kendi halindeydi."
’GEREKİRSE AÇLIK GREVİNE GİRECEĞİM, HATTA KENDİMİ YAKACAĞIM’
16 yaşındaki A.K.’nin annesi Yüksel Karaşin: "Oğlum hastaydı, hiç alakası yoktu dağdakilerle. Kulağından iltihap akıyordu. 9 Nisan’da götürdüler. Ben oğlumu istiyorum. 8 gündür buradayım. Tüm bu eylemlerden önce Dağkapı Meydanı’nda tek başıma eylem yapmayı düşünüyordum. Oğlum gelir, onu bırakırlar diye bekliyordum. Sonra bu kadınların çocukları için eylem yaptığını televizyondan görünce ben de buraya gelip eyleme başladım. Açlık grevine gireceğim, gerekirse kendimi yakacağım. Küçük çocuğumu da alıp gelmişim. 4 çocuğum var evde bıraktım geldim ne yapayım?"

’AİLELER KORKUYOR’
17 yaşındaki M.T.’nin annesi Sarriye Tokay: "Oğlum 14 yaşında Namık Kemal Lisesi 1’nci sınıf öğrencisiyken gitti. 2 ay birinci sınıfa gitti, sonra onu götürdüler. Aslında bize katılmak isteyen bir çok aile var ama korkuyorlar, çekiniyorlar. Korkudan ve endişeden dolayı buraya gelemiyorlar. Onu kandırıp götürdüler, hastaydı gözlerinde rahatsızlığı vardı. Bütün annelere sesleniyorum bize destek versinler. Gültan Kışanak’a sesleniyorum, Baydemir’e sesleniyorum, Ahmet Türk’e sesleniyorum, devlete sesleniyorum; bize sahip çıksınlar, çocuklarımızı getirsinler."

’SAVAŞ İSTEMİYORUZ, ÇOCUĞUMU İSTİYORUM’
18 yaşındaki O.B’nin annesi Zeynep Baytok: "Oğlumu 40 gün önce kaçırmışlar. Serbest çalışıyordu. 9 çocuğum var. O. 5’nci çocuğumdu. Televizyonda buradaki kadınları gördük. Oğlumu geri versinler. Oğlumuzu verene kadar buradan kalkmayacağız. Biz savaş istemiyoruz. 6 günden beri buradayım. Çocuğumu istiyorum, bana oğlumu getirsinler."

’YA ÇOCUĞUMU BIRAKSINLAR, YA DA CANIMIZI ALSINLAR’
19 yaşındaki V.Ç.’nin annesi Meral Çapak: Oğlum 7 ay önce gitmiş. Okula gitti bir daha gelmedi. Televizyonlarda kadınların çocukları için yaptığı eylemi görünce hemen düşünmeden ben de geldim. Ya çocuğumuzu bıraksınlar, yada bizim de canımızı alsınlar. Biz çocuklarımızı istiyoruz. Çocuğumu serbest bıraksınlar. Bunu istiyoruz. Saf kendi halinde evden çıkmayan bir çocuktu, yani oraya gidecek bir çocuk değildi."
BİR OĞLU ASKER
21 yaşındaki Y.Y’nin annesi Hediye Yıldız: "Oğlum 17 yaşındayken dağa gitti. Burhanettin Endüstri Meslek Lisesi öğrencisiydi. 7 çocuğum var. Kocam işsiz, perişan olduk. 20 yaşındaki oğlum Recep de Yalova’da asker. Televizyonda annelerin eylemini gördüm ben de destek için ve oğlumun geri gelmesi için eyleme başladık. 6 gündür eyleme devam ediyorum. Televizyonda görüp geldim. Huzurumuz yok, her gün ağlıyoruz. Hem asker oğluma, hem de dağdaki oğluma ağlıyorum. Hasta çocuğum var evde. Her gün de buraya geliyorum. Eşimin işi yok o da buradadıır. Biz barış istiyoruz."
’KIZIM 1 YIL ÖNCE GİTTİ’
Diyarbakır ve başka kentlerde okuyan çocukları olduğunu, onlara zarar gelmesinden endişe duyduğu için görüntü vermek istemeyen, 24 yaşındaki F.A.’nın annesi Keji Aydemir de, kızının bir yıl önce örgüte katıldığını söyledi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde okurken kızını bir kez daha dağa götürülmek istendiğini, ancak durumu erken fark ederek polisle birlikte ona engel olduklarını söyledi. Anne Aydemir, "Kızım bir yıl önce gitti. Eskişehir Anadolu Üniversitesi son sınıf öğrencisiydi. Kızımın ve bizim hayatımızı bitirdiler" dedi.
’SANA İŞ VERECEĞİZ DİYE DAĞA GÖTÜRDÜLER’
21 yaşındaki S.U.’nun annesi Muhsine Uçakan: "48 gün oldu kızım gideli. 6 günden beri burada eylem yapıyoruz. Arkadaş ortamından tanıştığı kişiler onu dağa götürdüler. Sana iş vereceğiz diye kandırdılar. Kızım hastadır, sara hastasıdır. Gözleri iyi görmüyor ve dizlerinde rahatsızlığı var. Bunu dağa götürseniz ne yapabilir ki? Televizyonda kadınların çocukları için eylem yaptığını gördük ve kendi çocuğumun bırakılması için eyleme destek verdik."


http://www.haber3.com/pkkdan-sok-yalanlama-2692865h.htm#ixzz32wQIJvOC